Merhaba sevgili blog okuyucularım. Ben Kutlay. Bu hafta yine yeni bir yazıyla sizlerle birlikteyim. Bu hafta konseptin biraz dışına çıkıp diziden bahsedeceğim.Son zamanlarda ülkemizde çok popüler olan La Casa De Papel bu yazımda ele aldığım yapım olacak.
Not: Yazı spoiler içermemektedir. Yazıda sadece karakter analizinde bulunacağım. Ama yeri geldiğinde birkaç sahneden bahsedebilirim.
Dizi neden bu kadar popüler oldu?
Bu sorunun cevabı aslında zor. Ama son zamanlarda İspanyollar film ve dizi sektöründe kayda değer bir ilerleme içerisindeler. Bir de bildiğiniz gibi bizim insanımız soygun, karteller, uyuşturucu (Narcos ve Breaking Bad) gibi içerisinde entrika barındıran şeyleri izlemeyi sever. Bunlar dizinin popüler olmasında etkili olmuş olabilir. Özellikle dizinin olay örgüsü ve zekice işlenen konuyla beraber yapılan ters köşeler bizi dizinin içerisine çekmeye yetiyor.
La Casa De Papel Ve Bella Ciao!
Bella Ciao, İtalyan bir halk türküsü olmasına rağmen dizide o kadar güzel kullanılıyor ki adeta dizinin marşı haline geldi. Bella Ciao, ikinci dünya savaşında haksızlığa, zulme ve şavaşa karşı ayaklanan İtalyan çiftçilerin direniş öyküsünü anlatmaktadır. Zaten şarkının sözlerine de baktığınız zaman dizide yapılmak istenen ile bir çok noktada örtüşmektedir. Belli oluyor ki Profesör, motivasyon kaynağı olarak bu şarkıyı tercih etmiş. Özellikle Profesör ve Berlin'in bir yemek masasında karşıklı olarak bu şarkıyı söyledikleri sahne dizinin en etkileyici sahnelerinden birisi olarak gösterilebilir.
Profesör
Hayatı zorluklarla geçen, tek gayesi babasının ondan kalan tek mirası olan soygun planını hayata geçirmek olan Salva ya da profesör. Kendisi erken yaşta babasını kaybetmiş ve tüm hayatını onun planını hayata geçirmeye adamış. Adam o kadar zeki ki, İspanyol polisinin anlık olarak çıkarmış olduğu planları 5 ay öncesinden hesaplayıp ona göre adımını atan birisi. Adeta bir Sherlock Holmes ve Charles Xavier karışımı. Bu da ekstra karizmatik yapıp oyunculukta bir üst seviyeye taşıyor.
Berlin
Dizinin manyağı, ekibin saha içindeki lideri. O kadar soğukkanlı ki bir adamı vur deseniz vuru ve arkasına bakmadan dönüp gider. Kimse tarafından sevilmeyecek kadar sosyopat, herkes tarafından sevilecek kadar anti-kahraman. Benzetmek ne kadar doğru bilmiyorum ama benim için tam bir Joker!
Bir tarafı tam bir anti militarsit, diğer tarafı tüm dünyayı aşkla kucaklayacak kadar Polyanna. E durum böyle olunca Berlin gibi baba bir karakter çıkıyor karşımıza. Siz ne dersiniz bilmem ama Pedro Alonso'yu bu efsane oyunculuğu dolayısıyla daha göreceğiz gibime geliyor.
Raquel Murillo
Gelelim acıların kadınına. Başarısız bir evlilik geçiren Raquel küçük kızı ve annesiyle beraber yaşamaktadır. Polislik kariyerindeki başarısı onu devlet tarafından atanan soygundan sorumlu müfettişlik makamına kadar yükseltir. Fakat bu kadar sert adeta duvar gibi olan bu kadının bilmediği bir şeyler vardır: Duyguları. Profesörle onun profesör olduğunu bilmeden duygularına yenik düşen Raquel'i dizide zor bir süreç bekliyor.
Denver
Dizinin Küçük Emrah'ı ve yeri geldiğinde atarlı ergeni. Her ne kadar bazı yerlerde küçük şeyleri abartsa da o garip gülüşüyle insanların ilgisini çekmeyi başarmış mazbut bir karakter. Erken yaşta annesini kaybeden ve babasıyla Moskov ile birlikte hayatını sürdüren Denver değişik tarzıyla dizinin en sevilen karakterlerinden biri.
Tokyo
Dizinin en seksi ve bir o kadar çılgını ve aynı zamanda hikayenin anlatıcısı Tokyo. Kendisi tam bir ergen olmasına rağmen sempatikliğiyle dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Dizideki tek problemi ise aşk ve profesyonelliği birbirine karıştırması. Ki bu da Rio ve kendisinin başına baya zor işler açıyor. Bundan sonra tıpkı Pedro Alonso gibi Ursula Corbero adının baya duyacağız galiba.
Bonus: Arturo Roman!
Gelelim dizinin en karaktersiz karakterine. Arturo Roman. Kendisi darphanenin müdürü fakat o da rehineler arasında. Evli olup karısını aldatıp, aldattığı kişiyi hamile bırakıp, ölüm korkusunu görünce onu da bırakacak kadar kaypak bir adam. Kendi canı uğruna kendisini bile satabilir. Ne diyelim "Film izlemeyi biz de seviyoruz Arturito!"
Bu hafta sizler için ülkemizde oldukça popüler olan La Casa De Papel'i ele aldım. Siz de görüşleriniz varsa yorum bölümünden bana yazabilirsiniz. Bir sonraki yazıda görüşmek üzerek. Bella Ciao!
Kutlay ZEREY