Merhaba sevgili blog okuyucularım. Ben Kutlay, bu hafta yine yeni bir filmle sizlerle birlikteyim. Bildiğiniz üzere geçtiğimiz hafta burada Müslüm Baba filmini değerlendirmeye almıştım. Bu hafta sizler için değerlendireceğim film yine bir biyografi filmi ama bu sefer gerçeklikten çıkıp uluslararası bir yolculuğa çıkıyoruz. Bu hafta ki filmimiz rock müziğin efsane grubu Queen ve grubun 1985 yılında vermiş olduğu efsane Wembley konserine doğru gidişatını ele alan Bohemian Rhapsody!
Bohemian Rhapsody filmi için söylentilerin ortaya çıktığı ilk zamanlarda her Queen sever gibi ben de heyecanla beklemeye başladım. Ve nitekim film ekibi bizi çok fazla bekletmesi ve filmi geçtiğimiz hafta tüm dünyada vizyona soktular. Film, ülkemizde de çok büyük merakla bekleniyor olacak ki amerikan prömiyeriyle aynı gün Türkiye de de bir prömiyer yapıldı ve sanar dünyasından bir çok insan katıldı. Ben de ilk defa bu filme yalnız gitmedim. Genelde filmleri daha iyi analiz edebilme amacıyla filmlere yalnız gitmeyi tercih ediyorum. Ama bu filme, kendisi de benim kadar sinemayı seven, sadece sevmekle kalmayıp çeken ve işin kamera arkasından iyi anlayan ve anlatan sevgili arkadaşım Hüseyin Balcı ile gittim. Emin olabilirsiniz ki filmden ikimiz de çok keyif aldık.
Bohemian Rhapsody, Fraddie Mercury özelinde kalıyor gibi görünse de aslında filmin sonunda Queen'in Mercury'siz , Mercury'nin de Queen'siz olamadığını net biçimde görüyoruz. Bu tarz biyografi filmlerinde benim ilk olarak aradığım şey tamamiyle doğallık. Hem oyunsal, hem kurgusal anlamda gerçeklere sadık kalınıp kalınmadığı bu tarz filmlerin gidişatı için oldukça önemli. Bu anlamda beni etkileyen filmlerden bir tanesi de Amy Winehouse un hayatının anlatıldığı Amy filmiydi. Ve neticesinde "En İyi Belgesel Film" dalında Oscar heykelciğini evine götürdü. Öncelikle söylemek gerekirse cast seçimi çok başarılı. Filme ill baktığınızda kadro çok güçlü duymayabilir. Tamam Rami Malek son zamanların çok popüler oyuncularından biri ama kendisini çok güçlü bir yapımda şimdiye kadar görmedik. Dolayısıyla ilk zamanlar Benim kafamda bir soru işareti bırakmıştı. Ama öyle bir Freddy Mercury karakteri koydu ki ortaya beni şaşırttı. Kendisini Mr. Robot dan bu yana çok fazla geliştirmiş. Özellikle saçlarını kaptırdıktan sonraki halini Mercury e çok fazla benzettik. Bu noktada makyözler de bir tebriği hak ediyor. Filmde yer alan ve göze batan bir diğer isim ise Game Of Thrones severlerin yakından tanıdığı, Lord Baelish ya da Littlefinger yani Serçe Parmak rolüyle meşhur olan Aiden Gillen. Kendisi de Queen in yolunu açan yapımcı olarak başarılı bir oyun ortaya çıkarmış. Filmde beğenmediğim karakterler ve oyunculuklar da var. Özellikle filmin başından bu yana Mercury nin peşinden adeta bir köpek gibi dolaşan ve ona aşık olan homofobik bir karakteri sevemedim. Daha doğrusu oynadığı rolü değil oyunculuğu çok fazla beğenmedim.
Bohemian Rhapsody, oyunculuk alanında çok üst düzey bir seviyeye çıksa da aynı tatmini film yönetimi ve görüntü yönetmenliğinde bana veremedi. Filmin yönetmeni Bryan Singer. Kendisini bir kült haline dönüşen X-men serilerinden hatırlıyoruz. Zaten onun dışında çok da fazla göze batan bir filmi yok (Leonardo di Caprio'nun oynadığı The Beach filmini konu dışı tutuyorum) Sevgili arkadaşım Hüseyin Balcı da filmin sonrasında bana şunu söylemişti: "Sanki yönetmen filmi bir yerden sonra tamamen görüntü yönetmenine bırakmış gibi" bence de sayın Singer adının sadece filmin kadrosunda olması istemiş. Halbuki bu filmi Whiplash gibi kısıtlı imkanla yapıp , imdb de Top250 ye sokan, ayrıca J.K. Simmons a Oscar kazandıran genç yönetmen Damien Chazelle uçurdu. Zira Bohemian Rhapsody de bir nevi müzikal sayılır. Ama kendisi şu sıralar yine bir biyografi filmi olan ve başrolünde Ryan Gosling'im yer aldığı "Aydaki İlk İnsan" filmiyle uğraşıyor. Filmin görüntü yönetmeni ise Newton Tomas Sigel. Yine kendisinin yönetimini pek sevmedim(sondaki konser sahnesi hariç) sahne o kadar başarılıydı ki Wembley de bulunan CGİ insanlar (Ya da copy paste diyelim ) çok fazla göze batmadı. Onun dışında çekimlerin tekdüze olması benim gözüme çok battı. Ben daha çok Birdman filminde olduğu gibi kesintisiz ve tek çekim sahneleri seviyorum. Yani bir Emmanuel Lubezki etkisi göremedim. 2019 oscar için bu filme alakalı birkaç tahminim var. En iyi erkek oyuncu dalında Rami Malek aday olur. Benim ödül beklediğim dal ise "En İyi Ses Miksaj" zira beni etkiledi. Freddy Mercury'nin konserlerinden alınan kayıtlar sanki Rami Malek'in kendi sesiymiş hissi yarattı. Son olarak filme gitmenizi kesinlikle tavsiye ederim. Özellikle yarım saate yakın süren konser sahnesi sizi şaha kaldırabilir. Filme puanım 9/10. Haftaya başka bir filmle görüşene dek şimdilik hoşçakalın!
Kutlay Zerey
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder