20 Mayıs 2020 Çarşamba

HANEDANLIKTA SON TANGO : THE LAST DANCE


 Merhaba sevgili blog okuyucularım. Ben Kutlay. Bu hafta yeni bir yazıyla daha sizlerle birlikteyim. Bu haftaki konumuz doksanlı yılların dünya sporuna damga vuran,  o dönem yaşayan bütün gençleri basketbola aşık eden, efsane Chicago Bulls takımının 1998 yılının sonuna kadar 8 yılda kazandığı 6 şampiyonluğu konu alan Netflix ve ESPN ortak yapımı belgesel The Last Dance'i konu alacağız. Yazımın başında şunu belirtmek istiyorum : Bu, kesinlikle bir basketbol yazısı olmayacak. Daha önceki yazılarımda olduğu gibi işin daha çok sinematografi tarafını değerlendirip, beğendiğim ve beğenmediğim yerlerini konu alacağım. Yoksa o dönemi değerlendirmeye kalksak bir yazı dizisi yapmamız gerekir.

 The Last dance belgeselinin yönetmenlik koltuğunda, daha önce ESPN yapımı birkaç mini dizi ve belgeseli yönetmiş olan Jason Hehir var. Kendisi daha çok spor yönetmeni olarak biliniyor. Bu proje 2018 yılının sonlarında duyurulduğunda çok heyecanlanmıştık. Çünkü o dönem yaşanan olayları gerçek kişilerinden dinlemek benim için ekstra heyecan verici bir durumdu. Konu,  yazının başında da belirttiğim gibi temel olarak Chicago Bulls takımının 6 şampiyonluğunu ele alıyor. Tabi ki bu efsane takımın başrolünde tüm zamanların en iyi basketbolcusu olarak gösterilen Michael Jordan var. Jordan 'ın merkezinde bulunduğu 10 bölümlük belgeselde yan karakter olarak, bazı bölümlerde Scottie Pippen, Dennis Rodman, Toni Kukoc ve Steve Kerr gibi isimlerin de hikayelerine tanık olduk.

  The Last Dance belgeselinde öncelikle benim ilgimi çeken ve hoşuma giden şey yapımın hareketli kurgusu oldu. Bir 98 yılına bir de ondan daha önceki yıllara giderek hikayelerin ele alınması çok düzgün bir şekilde kurgulanmış. Tarihler arasında yolculuk yaparken ana konudan yani son dans olarak adlandırılan 1998 yılından asla kopmuyorsunuz. Çünkü 1998 yılından öncesini anlatan flasbacklerle o yıl arasında bağlantıyı çok iyi kurmuşlar. Yapımla alakalı dikkatimi çeken bir diğer kritik nokta ise oyuncularla duygusal bağı kurabilmemiz oldu. Bu yapım, benim için bir bakıma bir dram belgeselidir. İnsanın kişisel hırsları için neler yapabileceği ( Jordan ın egosu, Steve Kerr 'ü antrenmanda dövmesi,  7 yıl birlikte forma gitmelerine rağmen sonradan kanlı bıçaklı düşman olduğu Horace Grant ' e yaptıkları gibi)  ve bunun neler doğurabileceğini 10 bölüm boyunca çok iyi gördük. Yaşanan kişisel hırslar sizin babasız kalmanıza bile sebep olabilir (her ne kadar Jordan ın  babasının neden öldürüldüğü ortaya çıkamasa da)  Her ne kadar sporda en iyi olsanız dahi sizinle aynı kaderi paylaşan insanları hor görmek (Steve Kerr)  bence hoş değil. Belgeselde Jordan ın bu hareketleri,  onun sporcuları motive etmek için yaptığı söyleniyor. Bu da doğru olabilir. Diğer taraftan müthiş bir üç numara olmasına rağmen (hatta belki en iyisi)  normal olarak Jordan ' ın gölgesinde kalan (40 yaşından sonra bile 50 sayı atabilen bir adamdan bahsediyoruz) naif kişiliğiyle ve müthiş sporcu karakteriyle tanıdığımız, Hall of fame Scottie Pippen var. Yapımda onun da duygusal yolculuğuna tanık oluyoruz. Daha önce de söylediğim gibi, belgeselde yapılan çapraz kurgu ve flashbackler bizim karakterlerle özdeşlik kurmamızı sağlıyor ve o kişileri kendimize daha yakın hissediyoruz. 10 bölüm bile olsa oyuncuların karakter gelişimleri çok iyi anlatılmış. Bonus olarak John Stackton, Reggie Miller, Islah Thomas,  Larry Bird ve Charles Barkley gibi sevilen yıldızları anlatıcı olarak görmek çok hoşuma gitti.

  Last Dance belgeselinin ilk bölümü 6 milyon, Son bölümü ise 5 milyon kişi tarafında izlendi. Fakat pazartesi yayınlanan son bölümünden sonra da tartışmalar artmaya başladı. Daha önce de yazdığım gibi,  Jordan ile kavgalı olan Horace Grant, belgeselde anlatılanların  çoğunun yayınlanmadığını ve koyulan kesimlerin %90 ı nın gerçek olmadığını açıkladı. Hatta " Benimle bir sorunu varsa iki erkek gibi halledelim" diyerek Jordan a meydan bile okudu. Ilerleyen günler neler gösterir bilinmez ama az da olsa basketbola veya spora ilginiz varsa bu belgeseli izlemenizi kesinlikle tavsiye ederim. Başka bir yazıda tekrar görüşmek dileğiyle.  Şimdilik hoşçakalın!!

                                                          Kutlay ZEREY

2 yorum: