Merhaba sevgili okuyucularım. Ben Kutlay. Uzun bir aranın ardından tekrar sizlerle birlikteyim. Biliyorum, uzun zamandır buralarda değildim. Neden diye sorabilirsiniz. Bildiğiniz gibi 2020 yılı tüm dünyada olduğu gibi ülkemiz için de felaketlerin çok fazla olduğu bir yıl oldu. Covid-19 denen hastalık bu uzun süreçte birçoğumuzu evlere kapattı. Bu süreç bizi maddi anlamda olduğu gibi psikolojik anlamda da derinden etkiledi. Özellikle insanlarla birlikte yapmaktan çok hoşlandığımız şeyleri yapamaz olduk. Örneğin bizim için çok kolay bir aktivite olan sinemaya gitmek bile çok büyük bir lüks haline geldi. Bu hastalıktan ötürü birçok sektör gibi sinema sektörü de olumsuz etkilendi. 2020'de vizyona girmesi beklenen birçok film 2021 yılına ertelendi ( Matrix 4 gibi ) Yeni yapım filmlerin büyük bir çoğunluğu dijital platformlarla anlaştı ( Wonder woman 1984 - Disney Plus gibi ) Fakat Christopher Nolan gibi aykırı, dijital platformlara karşı bir sinema insanı da filmi Tenet'i sinemalarda gösterime sundu. Fakat pandemi sürecinin tüm dünyada yoğun yaşanması filmin gişesini çok kötü etkiledi. Tabi bu süreçte film kıtlığının yaşanması da beni yazmaktan soğutan sebeplerden en önemlisiydi. Fakat geçtiğimiz günlerde izlemiş olduğum bir film , yazma tutkumu yeniden alevlendirdi. Bu film, adını başlıkta da gördüğünüz gibi; gerçek bir yaşam hikayesine dayanan "Koç Carter". Bu sayfayı düzenli takip eden okuyucular, benim biyografi filmlerini ne kadar çok sevdiğimi bilirler. Bohemian Rhapsody, The Last Dance ve Müslüm filmleri buna örnek.
Koç Carter filmi, 2005 yılında vizyona girdi. Film, lise düzeyinde takım çalıştıran coach Ken Carter'ın hayat hikayesinin bir bölümünü anlatıyor. Koç Carter, zamanında kendisinin de okuyup, basketbol oynadığı ve rekorlar kırdığı Richmond High School 'un başına antrenör olarak gelir. Fakat bu okulun şöyle bir özelliği vardır. Okul, içerisinde gettoyu barındıran bir öğrenci yapısına sahiptir. Yani okulda bulunan öğrenciler, klasik Amerikan High School filmlerinde olduğu gibi zengin, yakışıklı ve başarılı tipler değil aksine gettonun içerisinde yetişmiş; orta seviye, başarısız ve disiplinsizdirler. Koç Carter ise hayatında disiplini ilk sıraya koyan bir yapıya sahiptir. Basketbol takımında bulunan oyuncularına ilk iş olarak içerisinde eğitimsel maddelerin de yer aldığı bir kontrat imzalatır. Bu kontrata uymayan kişiler ise ne kadar yetenekli olursa olsun takımdan ihraç edilir. İşte bu noktadan sonra gerçek bir savaş başlıyor. 2 saat 15 dakikalık bir filmde liseli gençlerin gerçek bir yolculuğuna ve karakter gelişimlerine tanık oluyoruz. Koç Carter'ın ortaya koymuş olduğu arketip: Kendine güvenen, inançlı, hırslı, disiplinli ve idealist tüm insan arketiplerini tek bir potada bileştiriyor. Aslında biz Türk insanı olarak bu tarz karakter arketiplerine yabancı değiliz. Bizim TV dünyamızda da yayınlanan bazı yapımlarda bu tarz insanları gördük. Buna 2 tane örnek verince hemen hatırlayacaksınız. Bu tiplerden ilki Hayat Bilgisi dizindeki Afet Güçverir karakteri. Diğeri ise ülkemizde birçok insana basketbolu sevdiren Koçum Benim dizisindeki Tarık Akan'ın oynadığı Koç Can karakteri. İki diziyi de hatırlayın. Bu söylemiş olduğum karakterler diziye dahil olmadan önce, bulundukları okullarda ki öğrenciler hep serseri ve başarısız tiplerdi. Bu iki karakterden sonra ise yapıları tamamen değişiyordu. İşte Koç Carter da bize bunu vaat ediyor. Filmin verdiği en büyük mesaj ise bana göre şu: Her ne kadar bir alanda yetenekli olursanız olun, eğitim ve disiplin olmadan o yetenek hiçbir işe yaramaz. Filmin oyuncu kadrosunda ise Samuel L. Jackson, Channing Tatum ve Octavia Spencer gibi isimler yer alıyor. İMDB puanı ise 7.3 olarak belirlenmiş. Benim bu filme puanım : 8/10 . Tekrar yeni bir filmde göüşünceye dek şimdilik hoşçakalın!
KUTLAY ZEREY
Kaleminize sağlık. Sizden dizi yorumları da bekliyorum.
YanıtlaSilSayfamızda genel olarak film yorumları daha fazla gibi gözükse de The Last Dance, La Casa De Papel, El Camino, Game Of Thrones, Bojack Horseman, The Crown, gibi önemli dizilerin de incelemeleri yer alıyor.
YanıtlaSil