27 Ekim 2016 Perşembe
DANTE'NİN İNFERNOSU: CEHENNEM
Merhaba sevgili blog okuyucularım. Ben Kutlay. Bu hafta yine yeni bir filmler sizlerle birlikteyim. Son olarak Tim Burton'un filmi olan Bayan Peregrine'nin Tuhaf Çocukları'nı değerlendirmiştim. Bu hafta değerlendireceğim film ise Tom Hanks'in yeni filmi, İnferno!
İnferno, Dan Brown'un 2013 yılında yazmış olduğu kitaptan uyarlamadır. Da Vinci Şifresi ve Melekler Ve Şeytanlar filmlerinin devamı gibi görünen bu film bu sefer İstanbul'a kadar uzanıyor! Evet açıkçası bu ayrıntı beni filmin öncesinde heyecanlandırmıştı. Bu tarz büyük yapımların ülkemizde geçmesi bizi her zaman heyecanlandırır. İlk 2 filmde olduğu gibi bu filmde de ana karakterimiz Robert Langdon (Tom Hanks) Venedikte bir otel odasında uyanır fakat oraya nasıl geldiğini bilmez. Kendisine neler olduğunu anlayabilmek için hastahanenin doktoru Sienna Brooks ile birleşir. Bu ikili bu sorunun cevabına ulaşmak için neredeyse bütün Avrupa'yı dolaşmak zorunda kalır. Ve amansız bir mücadele başlar.
İnferno filmi içerisinde birkaç gönderme ve bahsedilen konu benim dikkatimi çekti. Bunlardan en önemlisi Dante'nin İnferno'su. Yani "Cehennem"i. Dante, bu kavramdan ilk olarak en bilinen eseri "İlahi Komedya" da bahseder. Dante'nin İnferno'su 9 katlı bir cehennem tasviridir. Bu tasvir İtalyan ressam Boticelli tarafından çizilmiştir. 1. katmandan 9. katmana kadar suçların ağırlığına göre insanlar yerleştirilirler. İnferno'nun 1. katmanında dürüst dinsizler yer alırken 9. katmanda ise en ağır suçlular olarak tasvir edilen hilekar ve yobaz hainler yer alır. Dante'nin Cocytus adını verdiği bu katmanda şeytan yaşar. İyi insanlar ise arafta kalmışlardır. Şimdi filmdeki olay örgüsü ve insanların ölmesi için üretilen virüs dolu torbanın bulunması Dante'nin Cehennem tasvirini anlatan Boticello'nun resmin içerisine gizlenmiştir. O nedenle bütün film boyunca bu tasvirden yola çıkarak olaylar açıklanmaya çalışılır.
Dante'nin İnferno'su (Sandro Boticelli)
Cehennem filmi ütopik olarak çok fazla şey anlatsa da macera yönü biraz zayıf (Da Vinci Şifresi ve Melekler Ve Şeytanlara göre) kalmış. Filmin en heyecanlı ve güzel sahneleri ise İstanbul'da Ayasofya'da ve Yerebatan Sarayında geçiyor. Çünkü filmin başından beri aranan virüs torbası burada ve İnferno'nun son halkası da burası. O nedenle İstanbul'un olduğu bölümler heyevanlı. Onun dışında filmin baş rolünde Tom Hanks'i görmek de filme gitmek için yeterli bir sebep. Farklı bir filmde görüşünceye dek sayfayı takip etmeyi unutmayın, hoşçakalın!
Kutlay ZEREY
Etiketler:
+1,
Blog,
Da Vinci Şifresi,
Dan Brown,
emmy 2016,
filmoloji,
Hudson River,
Movie,
Tom Hanks
17 Ekim 2016 Pazartesi
BİR TİM BURTON KLASİĞİ: BAYAN PEREGRİNE'NİN TUHAF ÇOCUKLARI
Merhaba sevgili blog okuyucularım. Ben Kutlay. Yine bir filmle karşınızdayım. Biliyorsunuz son olarak bir Türk filmi, Bir Baba Hindu'yu sizler için değerlendirmiştim. Bu hafta yabancı filmlere geri dönüyoruz. Bu hafta dünyaca ünlü, fantastik filmlerin ustası Tim Burton'un yeni uyarlama filmi, Bayan Peregrine'nin Tuhaf Çocukları'nı değerlendireceğim.
Bayan Peregrine'nin Tuhaf Çocukları filmi bir kitap uyarlaması. Ransom Riggs tarafından yazılan bu kitap bu sene basıldı ve kısa süre içerisinde bestseller listelerinde yerini almayı başardı. Tabi konunun fantastik olması Tim Burton'un iştahını kabartmış olacak ki hemen filme çekildi. Filmin kısaca konusu ise şu şekilde: Küçük Jacob, dedesinin ölmesinden sonra babası ile birlikte Galler'de bulunan küçük bir adaya gider ve bu adada Miss Peregrine ve çocuklarının yaşadığı (yıkılmış) bir evin harabesini bulur. Evin içinde gezdikçe (diğer insanlar tarafından görülemeyen) tuhaf çocukları görür. Aslında bu bir zamansal atlamadır. Jacob 2016 yılında yaşarken, bayan peregrine ve çocukları 1943 yılında yaşamaktadır. Kafanız karışmış olabilir ama filmde raylar tamamıyla yerine oturuyor, merak etmeyin.
Tim Burton, fantastik filmlerin büyük bir ustasıdır. Bayan Peregrini ve Tim Burton deyince gözlerim 2 kişiyi aradı. Helena Bonham Carter (karısı) ve Johnny Depp. Bu ikili Tim Burton fimleriyle özdeşleşen 2 dünyada ünlü yıldız. Ama ikisi de bu filmde yer almıyor. Onların yerine daha önce "Dark Shadows" (yine bir Burton filmi) filminde oynayan Eva Green'i görüyoruz. Green, çok iyi bir oyunculuk çıkarmış. Ayrıca onu ilk defa oynadığı bir filmde çıplak görmemek beni baya şaşırttı ve açıkçası biraz da mutlu etti.
Bayan Peregrine'nin Tuhaf Çocukları filmi yine diğer Tim Burton filmlerinde olduğu gibi fantastik korku dolu havayı (Dark Shadows) fazlasıyla taşıyor. Filmde konuşan ağaçlar, sihirli mendilleri ve ruhları (iyi ruhlar) fazlasıyla görüyoruz. Diğer Tim Burton filmelerine nazaran daha az aksiyonu olan ve daha sakin olan bu filmde beni şaşırtan birkaç nokta ve göndermeler var. Örneğin filmin kötü karakteri Barron'un kapıyı kırdığı bir sahne var. O sahnedeki çekim tekniğine bakıldığı zaman tamamıyla efsane film "The Shining" den esinlenildiğini görürsünüz. Yine gemi batığını suyun yüzeyine çıkardıkları sahne sihrin ne kadar güçlü bir şey olduğunu gözler önüne seriyor. Filmde beni en çok şaşırtan yer (mekan) ise olayların bir bölümünün geçtiği lunapark. Lunaparka biraz daha dikkatli bakarsanız, o lunaparkın GTA San Andreas oyunundaki lunapark olduğunu göreceksiniz.
Bayan Peregrine'nin Tuhaf Çocukları filmi size biraz durağan gelebilir ama o fantastik atmosferiyle yine sizi içerisine çekmeyi başaracaktır. Film 3D formatında. Ayrıca oyuncu kadrosu da çok güçlü. Eva Green, Asa Butterfield, Samuel L. Jackson ve Judi Dench gibi yıldız oyuncular var. Filme bir not vermem gerekirse benim notum 7/10 . Farklı bir filmle tekrar görüşmek üzere. Hoşçakalın!
Kutlay ZEREY
Etiketler:
+1,
Animasyon,
Drama,
eva green,
johnny depp,
Judi Dench,
Movie,
samuel L. Jackson,
Tim Burton
13 Ekim 2016 Perşembe
HİNDİSTAN'A UZANAN EĞLENCELİ BİR YOL: BİR BABA HİNDU
Merhaba sevgili blog okuyucularım. Ben Kutlay. Bu hafta yine yeni ve çok farklı bir filmle sizlerle birlikteyim. Son olarak Muhteşem Yedili filmini değerlendirmiştim. Bu hafta ise çok farklı ve çok eğlenceli bir filmi sizler için değerlendireceğim. Bu haftanın filmi bir Türk yapımı olan "Bir Baba Hindu" Evet daha önce blog sayfamda hiç Türk filmi yazmamıştım. Hep o doğru filmin gelmesini bekledim ve işte başarılı bir komedi filmiyle sizlerleyim.
Bir Baba Hindu, zengin bir mafya babasının oğlu olan Fadıl Karleyone'nin (Sermiyan Midyat) bir yoga hocası olan Gundhi'ye (Nicole Faria) aşık olması sonucunda olayların Hindistan'a kadar uzanmasını konu alıyor. Özellikle Fadıl ve onun yol arkadaşının (Burak Satıbol) başına gelenler bir hayli komik. Film içerisinde bana baya kahkaha attıran sahneler de oldukça fazla. Hemen 1-2 örnek vermek istiyorum. Fadıl ve adamlarının arınmak için Gundhi ile beraber bahçede yoga yaptıkları sahne, Hindistan'da karakterlerimiz kurban bayramı için inek keserken yakalanmaları ve olayı ineğin doğum gününe çevirmeleri, koskoca Mumbai'de buldukları muhtarın Konyalı Ejder (Şafak Sezer) çıkması ve Fadıl ve arkadaşının baharat niyetine Gundhi'nin büyükannesinin küllerini yemesi bana gerçekten kahkaha attıran sahnelerdi.
Bir Baba Hindu filminin oyuncu kadrosu birçok önemli isimden oluşuyor. Kadroda Sermiyan Midyat, Burak Satıbol, Nicole Faria, Füsun Demirel, Bülent Kayabaş gibi usta oyuncular yer alıyor. Beni filme en çok çeke şeylerden birisi de filmin set ortamından değil de gerçekten Hindistan'da çekilmesi. Yani filmin içerisinde emek var. Ayrıca filmin bir sahnesinde arka planda Aamir Khan'ı görmek de beni ayrıca mutlu etti. Hint filmi ve danslarını seven insanlar bu filme gitmeli. Filme bir oy vermek gerekirse benim oyum 7/10 . Haftaya farklı bir filmde görüşmek dileğiyle. Hoşçakalın!
Kutlay ZEREY
9 Ekim 2016 Pazar
MAHŞERİN 7 ATLISI: MUHTEŞEM YEDİLİ
Merhaba sevgili blog okuyucularım. Ben Kutlay. Bu hafta yine güzel bir filmle sizlerle birlikteyim. En son olarak Sully filmini değerlendirmiştim. Bu hafta sizler için değerlendireceğim film ise günlerdir merakla beklediğim The Magnificent Seven yani Muhteşem Yedili olacak. Aslında bu filmi daha önce değerlendirmeyi planlıyordum ama bazı sağlık sorunları sebebiyle ertelemek zorunda kaldım.
Muhteşem Yedili, Türkiye'de 23 Eylül 2016 tarihinde tüm sinemalarda aynı anda vizyona girdi. Açıkçası film gişede beklenen başarıyı gösteremedi ve (benim de gitmiş olduğum sinemada olduğu gibi) genellikle küçük salonlarda gösterildi. Kısacası filmin konusundan bahsetmek gerekirse şöyle bir akış filmi takip ediyor: Vahşi Batı'da Muhteşem Yedili, sanayici Bartholow Bague'nin sert yönetimi altındaki fakir köyü onun yönetiminden alma için tutulur. Bu grubun lideri ise aslında bir ceza avukatı olan Sam Chilsom ( Denzel Washington ) dur. Ve olaylar gelişmeye başlar.
FİLMİN OLUMLU YÖNLERİ
1- Filmin en olumlu yönü kesinlikle oyuncu kadrosu. Zaten filmde Denzel Washington, Chris Pratt ve Ethan Hawke'yi görünce filme kendiliğinizden gidiyorsunuz.
2- Film, Quentin Tarantino'nun yönetmenliğini yaptığı Hateful Eight filmine çok benziyor. Ama filmin olumlu yönlerini almışlar. Bu da filmi diğer klasik western filmlerinden ayırıyor.
3- Filmde ki olay 1860'lı yıllarda geçmesine rağmen günümüze kolaylıkla uyarlanabilen bir yapıda çekilmiş. Filmde tarihleri görmediğiniz sürece günümüzde geçtiğini düşünebilirsiniz.
FİLMİN OLUMSUZ YÖNLERİ
1- A Klasman bir oyuncu kadrosuna sahip filmin B Klasmanı bir yönetmene sahip olması. Filmin yönetmeni Antoine Fuqua. Daha önce birkaç başarılı Hollywood filminde yönetmen olmasına rağmen Fuqua, kendi düşüncesini bana geçiremedi.
2- Filmde bazı sekansları çok uzun buldum. Özellikle filmin açılışında yer alan kilise sahnesi (din eleştirisi de var) ve filmin sonlarına doğru olan savaş sahnesi bana gereksiz derecede uzun geldi ve beni filmin akışından kopararak karakterlerle olan özdeşleşmemi kopardı.
Bu yönlerin dışında ilginç olaylar da mevcut. Filmin bir sahnesinde Sam Chilsom bir hayvanı çiğ bir şekilde yiyiyor. Bu da bana Game Of Thrones'te Khallesi'nin at kalbi yediği sahneyi hatırlattı. Sonuç olarak gidilebilecek bir film olduğunu düşünüyorum ve filme 10 üzerinden 6 veriyorum. Başka bir filmde görüşmek üzere. Hoşçakalın!
Kutlay ZEREY
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)