15 Şubat 2025 Cumartesi

BİR SURETE AŞIK OLMAK : SEVMEK ZAMANI

 



 Merhaba sevgili film severler. Ben Kutlay, yeni bir filmle daha sizlerle birlikteyim. Bugün ele alacağım film, Türk sineması için bir kilometre taşı olan " Sevmek Zamanı "

 Sevmek Zamanı, yönetmenliğini Metin Erksan'ın yaptığı 1966 yapımı bir filmdir. Türk sineması tarihinde çok önemli bir yere sahiptir. İşlediği konusu, oyunculukları, filmin içerisinde yer alan metaforlar, bu filmi daha da anlamlı hale getiriyor. Geçtiğimiz gün 14 Şubat olduğu için bende bu derin aşk hikayesini ele almak istedim.

 Metin Erksan, Türk sinemasının efsane yönetmenlerinden birisidir. Yılanların Öcü ve Susuz Yaz gibi birçok edebi eseri sinemaya kazandırmıştır. Hatta Susuz Yaz filmi, Berlin'de Altın Ayı ödülünü alarak, Türkiye'nin uluslararası alanda ödül kazanan ilk filmidir.

Konusu

 Adada ustasıyla birlikte çeşitli evlerde boya yapan Halil, gittiği bir köşkte duvarda gördüğü bir kadının ( meral ) resmine aşık olur. Uzun süre boyunca o eve giden Halil, kadının suretine aşık olur. Bir gün Meral ansızın çıkagelir ve Halil'i onun  resmine bakarken görür. Halil'in suretine aşık olduğunu öğrenen Meral, bu durumdan çok etkilenir ve Halil' e karşı derin bir aşk beslemeye başlar. Ancak Halil onun resmine aşık olmuştur, kendisine değil. 

Filmde Kullanılan Metaforlar 

Çerçeveler

 Metin Erksan bu filmde çerçeveleri oldukça fazla kullanır. Başta zaten Meral'in resminin olduğu çerçeve var. Kimi zaman karakterler çerçevelerin önünde yer alır, kimi zaman da arkasında yer alır. Arkasında yer aldığı zaman karakter ile aramıza bir engel girdiği için kendimizi onunla özdeşleştiremeyiz.

Platon'un Mağara Alegorisi

 Halil'i Platon'un mağara alegorisinde yer alan, mağarada girişe sırtı dönük bir şekilde yaşayan kişiye benzetebiliriz. Halil kendi içerisinde bir dünyaya sahiptir. Fakat bu bir tercihtir. Platon'un mağarasındaki kişi, dış dünyayı sadece gölgelerden görür ve dışarıya çıkmak ister. Halil ise gerçek dünyayı gölgelerden görür fakat dışarıya çıkmak istemez. O kendi dünyasında mutludur ve dışarıya çıktığı zaman başına gelecekleri bilmektedir. Nitekim film içerisinde de kendisini dışarıya attığı zaman başına hep kötü şeyler gelir. Bu noktada onu koruyan ve yol gösteren kişi yani bir nevi mentoru Mustafa'dır.

Ut

 Filmde tasavvufi öğelere çok fazla yer verilmektedir. Bunlardan bir tanesi de utdur. Filmin birçok yerinde Mustafa'yı ut çalarken görürüz. Zaten Halil de tasavvuf öğelerini yansıtan bir karakterdir. 

Zıtlıklar

 Filmin içerisinde çok fazla zıtlık var. Halik genelde koyu giyerken, Meral açık tonlarda kıyafetler tercih eder, ki bu da karakterlerin duygu dünyasını ortaya koyuyor. Zengin kız fakir oğlan durumuna da vurgular yapılıyor. Doğu - Batı çarpışması çok var. Halil ut ile tasavvufi müzikler dinlerken; Meral Beethoven dinler, Halil genelde dini yerlerde ( cami, mezarlık vs ) gezerken; Meral daha lüks mekanlarda takılır. 

Sosyal Hiyerarşi

 Filmde dediğim gibi zengin kız fakir oğlan durumu var. Bunu zaten özellikle ikili diyaloglarda yer alan kamera açıklarında görebiliyoruz. Genelde birçok noktada Meral üstteyken Halil altta kalmaktadır. Çünkü Meral hiyerarşik olarak Halil'in üstünde yer almaktadır. 

 Filimin atmosferi sürekli karanlık ve yağmurludur. Çünkü karakterlerimiz mutlu sona bir türlü ulaşamaz. Meral'de zamanla batılı aşk kavramından kurtulmaya başlar ama her şey için çok geçtir. 

 Sevmek Zamanı, zamanının çok ötesinde bir film. Anlatısı ve atmosferi bakımından Fransız Dışavurumculuk Sinemasından çokça esintiler taşır. Genelde o dönemin filmleri özellikle senaryo bakımından daha basit olduğu için, Sevmek Zamanı anlaşılmaz ve gişede batar. Metin Erksan filmin bütçesinin tamamını kendi cebinden karşılar. Filmin değeri ise yaklaşık 50 yıl sonra anlaşılmaya başlamıştır. İMD'den 7.9 puan aldı. Müşfik Kenter ve Sema Özcan'ın efsane oyunculuklarının yer aldığı bu filme bende 9/10 puan veriyorum. Yeni bir filmle daha görüşünceye dek şimdilik hoşçakalın!


                                                                  Kutlay ZEREY   

10 Şubat 2025 Pazartesi

MADDESEL VARLIĞIN GÜCÜ : THE SUBSTANCE

 



 Merhaba sevgili film severler. Ben Kutlay, yeni bir filmle daha sizlerle birlikteyim. Bugün ele alacağım film, 2024 yılında ciddi bir iz bırakan The Substance.

 The Substance, Coralie Farget'ın yönettiği, Demi Moore ve Margaret Qualley'nin başrollerinde oynadığı, tür olarak ise body horror olarak adlandırabileceğimiz bir korku filmi. Filmin konusuna geçmeden önce, bilmeyenler için body horror kavramını açıklamak istiyorum. Body horror, insan vücudunun şekil değiştirerek, gerçek olamayacak derecede deforme ederek gerilim ve korku yaratma türüdür. Bu tür genelde filmlerde çok fazla kullanılmamakla beraber, türün kullanıldığı kült filmler de vardır. Örenk olarak Antonio Banderas'ın " İçimdeki Deri" filmini örnek verebiliriz.

 The Substance, 90'lı yıllarda çok popüler olan fakat günümüze gelindiğinde popülerliğini ve gençliğini kaybetmeye başlayan, ellili yaşlardaki televizyon ünlüsü Elizabeth'in hayat hikayesini anlatıyor. Elisabeth, artık yaşlandığı için eskisi kadar popüler değildir ve çalıştığı kanalın sahibi tarafından dışlanmaya başlamıştır. İşini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bir gün bilinmeyen bir numaradan gizli bir mesaj alır. Bu mesaj gizemli bir şirketten gelmektedir. Bu şirket, Elisabeth'i olduğundan daha iyi ve genç bir versiyonuna dönüştürmeyi vaat etmektedir. The Substance denen gizli kimyasal bir maddeyi kullanan Elizabeth, kendisinin daha genç bir versiyonu olan Sue ile tanışır. Fakat ilişkileri hiçbir zaman ilk zamanki kadar iyi olmayacaktır. 

 Susbtance, filmin ilk yarısı itibariyle yavaş bir tempoda başlıyor. İki karakter arasındaki çatışma dozajı arttıkça film de hızlanmaya başlıyor. Özellikle son yarım saat body horrorun şiddeti en üst seviyeye çıkıyor. Film, izleyiciyi yavaş yavaş ısıttıktan sonra tam anlamıyla bir kan banyosuna dönüşüyor. Bu da bazı noktalarda beni rahatsız etti. Filmin içerisinde güçlü mesajlar da var. Özellikle kadınların vücutları üzerine metalaştırılmaması konusu üzerinde oldukça fazla duruluyor. Film, temasal olarak Gaspar Noe filmlerinden de esintiler sunuyor. Güçlü bir senaryoya sahip, oyunculuklar başarılı ki zaten Demi Moore'da "En İyi Kadın Oyuncu" dalında Oscar adaylığı aldı. Film, Cannes film festivalinden ve Toronto  film festivalinden büyük ödüllerle döndü. 

 Sonuç olarak The Substance filmi, bu yılın en çok beğendiğim filmlerinden birisi oldu. Beden korkusu temasına takıntınız varsa izlemeyin. Eğer yoksa izlemenizi tavsiye ederim. Benim bu filme puanım 8/10 . Yeni bir filmle daha buluşuncaya dek, hoşçakalın!

 

                                                      Kutlay ZEREY