27 Ekim 2023 Cuma

BİR SCORSESE KLASİĞİ : DOLUNAY KATİLLERİ

 


 Merhaba sevgili film severler. Ben Kutlay. Uzun bir aranın ardından, yeni bir filmle sizlerle birlikteyim. Bugün ele alacağım film efsane yönetmen Martin Scorsese'nin son harikası Dolunay Katilleri.

 Dolunay Katilleri, 20 Ekim 2023 tarihinde vizyona girdi ve bende dün akşam izleme fırsatı buldum. Filmin başrollerinde Leonardo Di Caprio, Rabert De Niro ve Lily Gladstone yer alıyor. Tabi  bu filmde Scorsese'nin eski ve yeni gözdelerini bir arada görmek beni mutlu etti. Usta yönetmenin bu filmi Robert De Niro ile olan 10. filmi. Taxi Driver ile başlayan bu serüven dile kolay 50 yıldır devam ediyor. Leonardo ile ise 6. filmi. En son bu ikiliyi The Wolf Of Wall Street filminde bir arada görmüştük. De Niro ve Di Caprio ise ilk kez kamera karşısında bir araya geldiler. Belki de bu film, Scorsese'nin son filmi (çok üzücü ama) olabileceği için böyle bir cast seçimi yapılmış olabilir. 

 Konusu

 Film gerçek bir hikayeye dayanıyor. 1920'li yıllarda Amerika'da yaşayan Kızılderili halkı olan Osage kabilesinin petrolü bulup zenginleşmesinden sonra başına gelen olayları konu alıyor. Bu halk zenginleştikten sonra halk içerisinde kimliği belirsiz kişiler tarafından bir takım cinayetler işleniyor. Olaya Federal Büro el atıyor ve cinayetler çözülmeye çalışılıyor. Olayın boyutları o kadar büyük ki, olayların sonunda Amerikan hükümeti FBI'ı kuruyor. Tabi bizde film içerisinde Ernest Burkhart, Mollie Burkhart ve William Hale karakterleri üzerinden olaylara odaklanıyoruz. 

 Kültürel Etki

 Dolunay Katilleri filmi, 2017 yayınlanan aynı adlı kitaptan uyarlama bir film. Fakat kitapla aralarında bazı ufak tefek farklılıklar var. Kitapta  katilin kim olduğu son ana kadar belli değilken, filmde başlarda kimin katil olduğu direk ortaya konuluyor. Osage cinayetleri  olarak bilinen olay, 1920 - 1923 yılları arasında 24 tane kabile üyesinin şüpheli şekilde öldürülmesi sonucu araştırmaya alınıyor. Ve süreç FBI'ın kurulmasına kadar devam ediyor. Bu olay hala FBI tarihinin çözülmesi en karmaşık olaylarından bir tanesidir. 

Filmin artı yönleri

 1 - Filmde birkaç ufak tefek sahne dışında neredeyse hiç CGI yok. Sahnelerin tamamı gerçek mekanlarda çekilmiş. Bu da 3 yıldır yapım aşamasında olan bir filmin ne kadar büyük bir emekle ortaya çıktığını kanıtlıyor. Günümüz dünyasında artık her şey yeşil ekran önünde, sahte ortamlarda çekildiği için bu tarz gerçek şeyleri görmek beni mutlu ediyor.

2 - Filmde oyunculuklar - beklendiği gibi - çok iyi. Leonardo ve De Niro Oscar adaylığı alacak gibi duruyor.

3 - Filmin renkleri. Döneme ait pastel ve çoğunlukla sarının tonlarının kullanılması benim hoşuma gitti. 

Filmin eksi yönü 

1 - Filmin beğenmedim diyebileceğim tek yönü yavaş temposu ve süresi oldu. Dönem filmleri zaten temel olarak hızlı tempolu olmuyor ama içerisinde gerilim öğeleri bulunan bir filmin temposunun daha hızlı olmasını beklerdim. Film her detayı ince ince işliyor. Bunu da 3 saat 26 dakikalık süresinden anlayabiliyoruz. Film, yarım saate yakın daha kısa tutulabilirdi. 

 Dolunay Katilleri, kaliteli bir yapım olmakla birlikte, çok daha sınırlı bir kitleye hitap ediyor. Ama siz benim gibi Scorsese sinemasını seviyorsanız filmden zevk alacaksınızdır. Film, İMDB'de de 8.1 aldı. Benim ise filme puanım 7.5/10. Yeni bir filmle daha görüşünceye dek, şimdilik hoşça kalın!

                                                                 Kutlay ZEREY 

13 Mart 2023 Pazartesi

SİNEMA SAHNESİNİN EN IŞIKLI GÖSTERİSİ : OSCAR 2023

 



 Merhaba sevgili okuyucularım. Ben Kutlay. Yeni bir yazıyla daha sizlerle birlikteyim. Bu yazımın konusu Oscar ile ilgili olacak. Bildiğiniz gibi 7 yıldır hem oscar öncesi tahminlerimi, hem de Oscar sonrası değerlendirmelerimi burada sizlerle paylaşıyorum. Fakat bu sene bu noktada bir değişiklik yaptım. Oscar öncesi tahmin yazısı bu sene gelmedi. Bunun sebebi de Şubat ayı içerisinde ülkemizin yaşamış olduğu, yüzyılın en büyük deprem faciasıydı. Oscar adayları 24 ocak gecesi açıklanmıştı. Ben de bu noktada maratona hazırlanırken, ülkemizde deprem faciası meydana geldi. Uzun bir süre boyunca filmleri izleyemedim ki izlemek de yazmak da pek içimden gelmedi. Eminim ki siz de benimle aynı duyguları yaşamışsınızdır. Ödüllerin dağıtılmasına yaklaşık 2 hafta kala maratona başladım ve aday kategorilerdeki filmlerden birçoğunu izledim. Oscar ödülleri öncesi de tahminlerimi twitter hesabım üzerinden paylaştım. Ve her sene olduğu gibi bu sene de tahminlerimin çoğu gerçek oldu. Bu sene sunucu Jimmy Kimmel idi ve uzun bir süreden sonra da törende bir aksilik yaşanmadı.

OSCAR ÖDÜLLLERİNİN KAZANANLARI

1- Everything Everywhere All At Once 

 Son yıllarda Netflix yapımları Oscar'a damga vurmaya başladı. Bunun en son örneği de Çin - Amerika ortak yapımı olan bu film oldu. En iyi film, en iyi kadın oyuncu ve en iyi yardımcı erkek oyuncu dalı da dahil olmak üzere aday olduğu 11 dalın 7 sinde ödülü kazandı. Ki ben de bu dalların çoğunda bu filmi kazanan olarak göstermiştim. 

2 - All Quiet On The Western Front 

 Yine bir Netflix yapımıyla daha karşı karşıyayız. 1929 da kitabı yazılan, 1979 yılında ilk defa sinemaya çevrilen Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok ( ki o da harika bir filmdir ) filmi yeniden yapımla 2022 yılında ekrana geldi. Bu sefer olaylar Almanlar tarafından ele alınıyor. Bu filmi - ilginçtir ki - GAP turundayken yolda izlemiştim ve filmle ilgili hiçbir beklentim yoktu fakat film müthiş bir akıcılıkla ilerlemişti. Özellikle görsel efektleri ve sinematografisiyle birlikte görüntü yönetimi beni çok etkilemişti ki bu dallarda da Oscar 'ı kazandı. 

3 - Brendan Fraser

 Çocukluğunu 90'lı yılların sonunda ve 2000'li yılların başlarında yaşamış ve o dönemlerde film sevdalısı olmaya başlamış insanlar bilirler ki The Mummy ( Mumya ) serisi o dönemin en çok sevilen film serilerinden birisidir. İşte o filmin başrolü Brendan Fraser, Hollywood'un en tepesindeyken kariyeri bir anda  tepetaklak oldu ve uzun yıllar boyunca ortadan kayboldu. Fakat 2022 yılında çektiği The Whale ( Balina ) filmi ile öyle bir oyunculuk çıkardı ki hepimizi etkilemeyi başardı. Film temelde, kızı ile arasını düzeltmeye çalışan, obezite hastası bir öğretmenin hikayesini ele alıyor. Balina adı ise filmdeki ana karakterin sürekli Moby Dick romanından alıntı yapmasından geliyor. Benim en iyi erkek oyuncu dalında Fraser'ı izleyene kadar adayım Austin Butler ( Elvis ) idi. Hatta altın küreyi de Butler aldı. Fakat The Whale'ı izledikten sonra bu kategoride tek adayım Fraser oldu ki nitekim de ödülü kazandı. 

4 - Guillermo Del Toro's Pinnochio

 Bu film En İyi Animasyon dalından rakipsizdi. Klasik Pinokyo çizgi filmini stop motion (çekilen fotoğrafların arka arkaya eklenmesi )  tekniğiyle çekilmesi kesinlikle müthiş bir fikir. Tabi bu fikrin arkasında Guilermo Del Toro gibi bir efsane de yer alınca film tadından yenmez oluyor. 

OSCAR'IN KAYBEDENLERİ   

 Asında bu noktada ele alabileceğim bir yapım yok. Bunun sebebi de bu sene ödülleri alacak filmlerin çok öngörülebilir olmasıydı. Neredeyse tüm kategorilerde hiçbir sürpriz yaşanmadı. Bu noktada ben gecenin kaybedeni olarak tek bir filmi ele almayı uygun gördüm.

1 - Avatar : Suyun Yolu

 Kesinlikle bu törenin en büyük kaybedeni Avatar. Avatar, sadece tek bir dalda Oscar kazandı. O da en iyi görsel efekt dalı. Ki zaten bunu öngörmüş olmamız gerek. Adeta kör göze parmak misali James Cameron abimiz bize görsel efektleri bol bol gösterdi. O nedenle bu dalda ödül kazanmaları hiç şaşırtıcı olmasa gerek.

  Evet sevgili sinema severler. Bu yazımda sizlerle 95. Oscar ödüllerini değerlendirdim Umarım keyif almışsınızdır. Tekrar, yeni bir yazıyla daha görüşünceye dek. Şimdilik hoşçakalın!

                                                         Kutlay ZEREY

16 Ocak 2023 Pazartesi

THE LAST OF US

 


 Merhaba sevgili sanat severler. Ben Kutlay. Bugün yine sizlerle birlikteyim. Bugün sizler için ele alacağım yapım; bir oyun uyarlaması olan The Last Of Us.

 1970'li yılların sonunda başlayan oyun furyası, o dönemlerde insanlar için sadece bir zevkten ibaretti. Ve piyasası da çok fazla olmadığı için oyunlar çok geniş kitlelere yayılmıyordu. Fakat 90'lı yıllarla birlikte teknolojinin de gelişmesiyle oyun sektöründe de çok büyük atılımlar meydana gelmeye başladı. EA, Rockstar, Ubisoft gibi şimdinin dev firmaları o dönemde ilk meyvelerini vermeye başlamıştı. 2000'li yıllarda ise sektör o kadar çok büyüdü ki yapılan oyunların da prodüksiyonu artmaya başladı. Firmalar oyunlara milyonlarca dolar harcamaya başladılar. Sektördeki son 10 yılda ise mihenk taşı diyebileceğimiz oyunlar ortaya çıkmaya başladı. İşte o oyunlardan bir tanesi de The Last Of Us. Naughty Dog firması tarafından geliştirilen bu oyun 2013 yılında Ps3 için çıkışını gerçekleştirdiğinde sesini o kadar çok duyuramamıştı. Ne zaman ki Ps4 için remastered (oyunların baştan yapılmayıp, biraz daha düzenlenmesi ) versiyonu çıktı, işte o zaman The Last Of Us tüm dünyada bir hit haline geldi. Sinema ve dizi dünyası da bunun farkına varmış olacak ki, son yıllarda oyun uyarlamaları dizi ve film oluyor. Uncharted ile başlayan bu serüven Last Of us ile devam ediyor. İlerleyen zamanlarda ise Ghost Of Tsushima ve God Of War gibi yüksek bütçeli oyunlar da ekrana uyarlanacak. 

  The Last Of Us geçtiğimiz sene duyurulduğunda ben diziye biraz şüpheyle yaklaştım. Çünkü, bu serinin iki oyununu da defalarca kez baştan sona bitirdim. Ve henüz ikinci oyun kafalarda büyük bir soru işareti bırakmışken, Neil Druckman'ın ( Naugty Dog firmasının başkanı ve oyunun da senaristi ) böyle bir işe girmesi beni şüpheye düşürmüştü. Oyuncu kadrosundaki bazı seçimler oldukça tepki çekti. Özellikle Ellie rolü için Bella Ramsey oldukça eleştiri aldı. Çünkü kendisi oyundaki Ellie karakterine hiç benzemiyordu. Fakat Game Of Thrones dizinde oynadığı karakterle iyi bir oyunculuk çıkarabileceğini düşünüyorum. Pedro Pascal'ı zaten tartışmaya gerek yok. Benim nezdimde mükemmel bir oyuncu. Her türlü role kolaylıkla girebiliyor. Bunu G.O.T, Narcos ve The Mandalorian gibi başyapıt dizilerde rahatlıkla gördük. Beni şaşırtan seçimlerden bir tanesi de Tess karakteri oldu. Bu önemli karakteri daha önce Fringe gibi efsane bir dizide başrolde yer almış olan Anna Torv canlandırıyor. Dizinin ilk bölümü 16 Ocak 2023 tarihinde yayınladı ve bende sıcağı sıcağına izledim. Oyunu oynayanlar bilecekler ki, dizi salgın hastalıktan muzdarip olan bir dünyayı ve bu dünyada bir baba kız gibi ilişki içerisine giren Joel ve Ellie'nin hikayesini ele alıyor. İlk bölümde oyuna oldukça fazla sayıda gönderme var ki bu da benim çok hoşuma gitti. Oyunculuklar ve atmosfer de oldukça etkileyici geldi. Ki diziye en az 2 yıldır hazırlandıklarını varsayarsak bu oldukça normal. Dizinin yapım aşaması bir devlet sırrı gibi herkesten saklandı. Dizinin yayın hakları HBO Max' e ait. Ki bu da benim diziye karşı olan umudumu arttırıyor. Çünkü biz, G.O.T, Chernobyl ve House Of The Dragon gibi efsane dizileri bu platformda  izledik. Türkiye yayın hakları ise Blu TV'ye ait. Diziyi izlemek isteyenler ABD ile eşzamanlı olarak buradan takip edebilirler. Dizi daha yeni başladığı için bu seferlik puan vermeyeceğim. Ama diziye karşı umudum oldukça yüksek. Yeni bir yazıyla daha görüşünceye dek. Şimdilik hoşçakalın!


                                                           Kutlay ZEREY