27 Mayıs 2020 Çarşamba

IÇIMIZDEKI SOSYOPAT : AGAH BEYOĞLU


   Merhaba sevgili blog okuyucularım. Ben Kutlay. Bu hafta yeni bir yazıyla daha sizlerle birlikteyim. Bu hafta ele alacağım yapım, kendisinden oldukça söz ettiren, polisiye - gerilim türündeki Şahsiyet olacak.

  Şahsiyet, 2018 yılında,  Puhu TV ' de yayınlanan bir Türk dizisi. Dizinin senaristi Hakan Günday, yönetmeni Onur Saylak,  yapımcısı Ay Yapım ve Kerem Çatay. Başrollerinde Haluk Bilginer ve Cansu Dere yer alıyor. Her yazımda olduğu gibi,  bu yazımda da yapımın daha çok kurgusal ve sinematografik tarafını inceleyeceğim.

   Şahsiyet : karısı vefat etmiş, kızı uzaklarda yaşayan, alzheimer hastası Agah Beyoğlu'nun hasta olduğunu öğrendikten sonra nasıl bir seri katile dönüştüğünü konu alıyor. Cansu Dere 'nin canlandırdığı karakter ise karakoldaki tek kadın komiser olan Nevra. Dizide olaylar daha çok Beyoğlu ve Kambura (gölyazı)  adındaki "hayali " bir köyde geçiyor. 12 bölüm boyunca bir alzheimer hastasının nasıl bir seri katile dönüştüğünü görüyoruz.

A) Agah beyoğlu ve id, ego ve süperego 

  id, ego ve süperego Sigmun Freud 'un felsefe teorisini bize yansıtır. Id,  insanın hayvani yapısını anlatırken,  ego ise şahlanmış bir at üzerindeki şövalye gibidir. Yani sizi ele geçirmeye çalışır. Agah beyoğlu, gerek karakteri gerekse konuşmasıyla tam bir İstanbul beyefendisi gibi götürürken (ego),  Bir anda canileşerek içerisindeki hayvani duyguları yani "id" i ortaya çıkarıyor. Bu anlamda karakterimiz ünlü dizi Breaking Bed da ki Walter White a benzetilebilir. Walter da kanser olduktan sonra metamfetamin üretip satmaya başlıyordu.

B) PERSONA 

   Persona,  Türkçe anlamıyla maske demektir. Carl Gustaf Jung tarafından ortaya atılmıştır. Persona, kişinin manevi olarak maske takması demektir. Yani, karakterin farklı durumlar karşısında farklı farklı tavırlar almasını ifade eder. Bilinç ve bilinçaltı sürekli yer değiştirir ve bu da insanın farklı durumlarda farklı farklı davranmasını yol açar. Şahsiyette ise, Agah Beyoğlu, Adam öldürmediği dönemlerde gayet iyi, uysal ve sevimli bir adamdır. Fakat cinayet işlerken ya da plan yaparken personasını takar ve karakterini komple değiştirir. O zaman daha ciddi ve korkutucu bir adam görürüz. Biz bu durumda hangi karakter gerçek hangi karakter sahte anlayamayız.

DIZIDE YAPILAN GÖNDERMELER 

A) Hakan Günday  ve Tanışmak Üzerine 

 Yanılmak üzerine isimli yazı,  Hakan Günday ın ele aldığı bir yazı ve dizide de birçok yerde kullanılıyor. Hakan Günday, yanılmak üzerine de der ki:

- " Hiçbir dünyalı bu dünyaya dayanamaz ya da katlanamaz ya da inkar eder. Ya da yalan söyler ya da susar ya da kurar ya da kusar. Dener ve yanılır ve yanılır. " Agah BeyoğBeyoğlu, sürekli kafada kuran, yalan söyleyen, gerektiğinde kusan ve her seferinde deneyen ama hep yanılan bir insandır.

 B) Müjde Ar'ın "İffet " göndermesi

 Dizide Müjde Ar da,  Nevra karakterinin annesi olarak yer alıyor. Dizide sahnelerden birinde Müjde Ar araba kullanırken iki kişi camdan kafayı uzatıyor ve karakteri tehdit ediyor. Bunun üzerine de Müjde Ar, cama kafalarını sıkıştırıyor ve arabayı sürüyor. Burada 1982 yapımı İffet filmine bir gönderme var. Kafası cama sıkışan Müjde Ar,  Cemil isimli karakter tarafından tecavüze uğruyor. Tesadüfe bakın ki Şahsiyet te de Cemil adında bir karakter ve o da tecavüzcü.

 C) Tom Jones ve " Not Responsible " şarkısı

  Dizinin bir sahnesinde Agah Beyoğlu bu şarkıyı söylüyor. Peki Tom Jones'un bu şarkısı ne diyor bakalım?

- Yaptığımız şeylerden sorumlu olmadığımızı hiç hissettiniz mi?
- Beraber olduğumuz kız çok fazla olduğunda
- O kadar gözden uzak, bebeğim, söyleyebileceğin tek şey : Pekala,  Tamam!
- Sorumlu değilim, sorumlu değilim seninleyken yaptığım herşey için!

  Evet, bu sözler Agah'a tam uyuyor. Çünkü kendisi de yaptıklarından kendisini sorumlu tutmuyor ve alzheimara bağlıyor!

  Şahsiyet, Yan hikayeleriyle ve onları ana hikayeye bağlarken yaptığı sarmal kurguyla bizi içerisine çekiyor. Ve buna efsane oyunculuklar da eklenince tadından yenmez oluyor. Bildiğiniz gibi Haluk Bilginer,  Bu karakterle Uluslararası Emmy ödüllerinde en iyi erkek oyuncu ödülünü aldı. Ayrıca efsane oyunculuğuyla Hümeyra 'yı da unutmamak lazım.

  Sevgili okuyucularım. Bu hafta sizler için Şahsiyet dizisini ele aldığım. Siz de yorumlar bölümünden fikirlerinizi bana iletebilirsiniz. Yeni bir yazıyla daha görüşmek dileğiyle şimdilik hoşçakalın!

                                                              Kutlay ZEREY 


20 Mayıs 2020 Çarşamba

HANEDANLIKTA SON TANGO : THE LAST DANCE


 Merhaba sevgili blog okuyucularım. Ben Kutlay. Bu hafta yeni bir yazıyla daha sizlerle birlikteyim. Bu haftaki konumuz doksanlı yılların dünya sporuna damga vuran,  o dönem yaşayan bütün gençleri basketbola aşık eden, efsane Chicago Bulls takımının 1998 yılının sonuna kadar 8 yılda kazandığı 6 şampiyonluğu konu alan Netflix ve ESPN ortak yapımı belgesel The Last Dance'i konu alacağız. Yazımın başında şunu belirtmek istiyorum : Bu, kesinlikle bir basketbol yazısı olmayacak. Daha önceki yazılarımda olduğu gibi işin daha çok sinematografi tarafını değerlendirip, beğendiğim ve beğenmediğim yerlerini konu alacağım. Yoksa o dönemi değerlendirmeye kalksak bir yazı dizisi yapmamız gerekir.

 The Last dance belgeselinin yönetmenlik koltuğunda, daha önce ESPN yapımı birkaç mini dizi ve belgeseli yönetmiş olan Jason Hehir var. Kendisi daha çok spor yönetmeni olarak biliniyor. Bu proje 2018 yılının sonlarında duyurulduğunda çok heyecanlanmıştık. Çünkü o dönem yaşanan olayları gerçek kişilerinden dinlemek benim için ekstra heyecan verici bir durumdu. Konu,  yazının başında da belirttiğim gibi temel olarak Chicago Bulls takımının 6 şampiyonluğunu ele alıyor. Tabi ki bu efsane takımın başrolünde tüm zamanların en iyi basketbolcusu olarak gösterilen Michael Jordan var. Jordan 'ın merkezinde bulunduğu 10 bölümlük belgeselde yan karakter olarak, bazı bölümlerde Scottie Pippen, Dennis Rodman, Toni Kukoc ve Steve Kerr gibi isimlerin de hikayelerine tanık olduk.

  The Last Dance belgeselinde öncelikle benim ilgimi çeken ve hoşuma giden şey yapımın hareketli kurgusu oldu. Bir 98 yılına bir de ondan daha önceki yıllara giderek hikayelerin ele alınması çok düzgün bir şekilde kurgulanmış. Tarihler arasında yolculuk yaparken ana konudan yani son dans olarak adlandırılan 1998 yılından asla kopmuyorsunuz. Çünkü 1998 yılından öncesini anlatan flasbacklerle o yıl arasında bağlantıyı çok iyi kurmuşlar. Yapımla alakalı dikkatimi çeken bir diğer kritik nokta ise oyuncularla duygusal bağı kurabilmemiz oldu. Bu yapım, benim için bir bakıma bir dram belgeselidir. İnsanın kişisel hırsları için neler yapabileceği ( Jordan ın egosu, Steve Kerr 'ü antrenmanda dövmesi,  7 yıl birlikte forma gitmelerine rağmen sonradan kanlı bıçaklı düşman olduğu Horace Grant ' e yaptıkları gibi)  ve bunun neler doğurabileceğini 10 bölüm boyunca çok iyi gördük. Yaşanan kişisel hırslar sizin babasız kalmanıza bile sebep olabilir (her ne kadar Jordan ın  babasının neden öldürüldüğü ortaya çıkamasa da)  Her ne kadar sporda en iyi olsanız dahi sizinle aynı kaderi paylaşan insanları hor görmek (Steve Kerr)  bence hoş değil. Belgeselde Jordan ın bu hareketleri,  onun sporcuları motive etmek için yaptığı söyleniyor. Bu da doğru olabilir. Diğer taraftan müthiş bir üç numara olmasına rağmen (hatta belki en iyisi)  normal olarak Jordan ' ın gölgesinde kalan (40 yaşından sonra bile 50 sayı atabilen bir adamdan bahsediyoruz) naif kişiliğiyle ve müthiş sporcu karakteriyle tanıdığımız, Hall of fame Scottie Pippen var. Yapımda onun da duygusal yolculuğuna tanık oluyoruz. Daha önce de söylediğim gibi, belgeselde yapılan çapraz kurgu ve flashbackler bizim karakterlerle özdeşlik kurmamızı sağlıyor ve o kişileri kendimize daha yakın hissediyoruz. 10 bölüm bile olsa oyuncuların karakter gelişimleri çok iyi anlatılmış. Bonus olarak John Stackton, Reggie Miller, Islah Thomas,  Larry Bird ve Charles Barkley gibi sevilen yıldızları anlatıcı olarak görmek çok hoşuma gitti.

  Last Dance belgeselinin ilk bölümü 6 milyon, Son bölümü ise 5 milyon kişi tarafında izlendi. Fakat pazartesi yayınlanan son bölümünden sonra da tartışmalar artmaya başladı. Daha önce de yazdığım gibi,  Jordan ile kavgalı olan Horace Grant, belgeselde anlatılanların  çoğunun yayınlanmadığını ve koyulan kesimlerin %90 ı nın gerçek olmadığını açıkladı. Hatta " Benimle bir sorunu varsa iki erkek gibi halledelim" diyerek Jordan a meydan bile okudu. Ilerleyen günler neler gösterir bilinmez ama az da olsa basketbola veya spora ilginiz varsa bu belgeseli izlemenizi kesinlikle tavsiye ederim. Başka bir yazıda tekrar görüşmek dileğiyle.  Şimdilik hoşçakalın!!

                                                          Kutlay ZEREY

27 Mart 2020 Cuma

EVDE IZLENEBILECEK EN IYI FILMLER 2


 Merhaba sevgili blog okuyucularım. Yepyeni bir yazıyla daha sizlerle birlikteyim. Geçtiğimiz günlerde evde izlenebilecek en iyi filmler adı altında yeni bir yazı serisi başlamıştım. Bugün bu serinin ikinci yazısıyla sizlerle birlikteyim. Siz de mutlaka izlenmesi gerektiğini düşündüğünüz filmler varsa yoruma yazabilirsiniz. Bu hafta sizler için seçtiğim beş film, Daha çok eğlence ağırlıklı filmler.

1 - Bruce Almighty (Aman Tanrım) 

  

  İlk filmimiz bir Jim carrey klasiği olan Aman Tanrım. 2003 yapımı olan bu filmde televizyon  muhabir olan Bruce Nolan ın hayat hikayesine tanık oluyoruz. Bruce, hayatı yolunda gitmeyen, Biraz da inancını sorgulayan bir insandır ve sürekli şikayet halindedir. Bir gün yolda giderken Tanrı (Morgan Freeman) ile karşılaşır ve Tanrı bütün gücünü Bruce a devreder. Komik olaylar o günden sonra başlar.

2 - Geçmişi olmayan adam (Bourne Identity) 


 Geçmişi olmayan adam 2002 yapımı aksiyon macera serisi. Jason,  eski bir FBI ajanıdır. Gittiği bir görevden sonra açım denizin ortasında bir balıkçı teknesi tarafından kurtarılır. Kendisine geldiğinde geçmişine dair hiçbir şey hatırlamamaktadır. Bu durumdan sonra hem kovalamaca başlar hem de karakter kendi benliğini bulmaya çalışır. Filmin başrolünde Matt Damon yer alıyor. Bu film o kadar çok sevildi ki beş filmlik  bir seri haline geldi.

3 - Ejderhanı Nasıl Eğitirsin? 


 Listenin üçüncü sırasında yer alan film, bir animasyon yapımı olan Ejderhanı Nasıl Eğitirsin. 2010 yılı yapımı bu filmde, ejderhaların mesken tuttuğu bir yerde yaşayan bir kabilenin onlara karşı verdiği savaşın içerisinde küçük bir çocuk ile bir ejderhanın nasıl dost olabileceğini ele almaktadır. Daha sonrasında bu filmin 2 tane daha devam serisi geldi.

4 - Büyükler (Grown Ups) 


 Sırada çok eğlenceli bir Adam Sandler filmi var. Grown Ups yani Büyükler. Film, küçükken çok iyi arkadaş olan ve 30 yıldan sonra aileleriyle birlikte bir araya gelen 5 erkeğin ve ailelerinin başına gelen komik olayları ele alıyor. Filmin başrollerinde ise Adam Sandler, Kevin James ve Chris Rock gibi önemli komedyenler var.

5 - Ayı Teddy 


 Listedeki son film ise Ayı Teddy.  8 yaşındaki John, Bir Noel gecesi en sevdiği ayısı olan Tedd in konuşmasını diler. Ertesi gün kalktığında dileğinin gerçek olduğunu görür. Artık yalnız değildir ve bir ömürü TED ile geçirmeye başlar. Fakat bir sorun vardır. John, Lori denen bir kadınla sevgili olur. John un tercih yapması gerekir. Ted mi yoksa Lori mi?  Filmin başrollerinde Mark Wahlberg ve Mila Kunis yer alıyor. Listenin sonuna geldik. Tekrar yeni bir yazıyla daha görüşünceye dek şimdilik hoşçakalın ve mümkün olduğunca evde kalın!


                                                         Kutlay ZEREY 

23 Mart 2020 Pazartesi

KARANTINA DA IZLENEBILECEK EN IYI FILMLER #EvdeKal



  Merhaba sevgili blog okuyucularım. Ben Kutlay. Bu hafta yeni bir yazıyla daha sizlerle birlikteyim. Bildiğiniz gibi zor bir dönemden geçiyoruz. Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid - 19 ya da bilinen ismiyle koronavirüs, bizim ülkemize de geldi. Etkisini de her geçen gün göstermeye devam ediyor. Bilinçli vatandaşlar olarak biz de kendi sağlığımız ve çevremizdeki insanların sağlığı için evden çıkmıyoruz. Özellikle 65 yaş ve üzeri vatandaşlarımızın sokağa çıkmamasını önemle rica ediyorum. Ben de bu zor zamanlarda evde çok da fazla sıkılmamanız için 5 adet film seçtim. Ve bu yazıyı seri haline getirmeyi düşünüyorum. Tavsiyelere geçmeden önce son bir şey yazmak istiyorum. #EvdeKal Türkiye!

1 - Bohemian Rhapsody 


  Seçtiğim ilk film Bohemian Rhapsody. Bohemian Rhapsody, dünyanın en iyi müzik gruplarından birisi olan Queen ve bana kalırsa dünyanın en iyi solisti olan Freddie Mercury nin hayat hikayesini anlatıyor. Çekim aşaması oldukça zor geçen 2018 yapımı bu film, özellikle sondaki Live Aid sekansıyla büyük beğeni toplamıştı. Ve başrolde ki Rami Malek e 2019 Oscar ödül töreninde En iyi erkek oyuncu ödülünü kazandırmıştı.

2 - Public Enemies (Halk Düşmanları) 


 Public Enemies, 2009 yapımı, başrollerini Johnny Depp, Christian Bale ve Marion Cotillard ın paylaştığı biyografik aksiyon filmi. Filmin ele aldığı yıllar ise 1925 - 1934 yılları arası. Olayın çoğunluğu büyük buhran döneminde geçiyor. Ve o dönemde banka soyguncusu olan bir kişinin FBI ile çalışmasını ele alıyor. Bu filmi Netflixude bulabilirsiniz.

3 - City Of God (Tanrıkent) 


 Sıradaki filmimiz Tanrıkent. Tanrıkent, 2012 Brezilya yapımı bir film. Film, Rio de Janeiro nun suç odaklı arka mahallelerini ele alıyor. Bu mahallerde ( ki bir tanesi de Tanrıkent denen yer)  uyuşturucu kaçakçılığından tutun da, cinayete ve kadın ticaretine kadar her türlü pis olayın yer aldığını görüyoruz. Bu film aynı zamanda IMDB nin en iyi 250 filmi listesinde de yer almaktadır.

4 - Ex Machina 


 Ex machina, 2014 Amerika Birleşik Devletleri yapımı bir bilimkurgu filmi. 24 yaşında olan Caleb, silikon Vadisi'nde yazılımcı olarak çalışmaktadır. Şirketin gizli CEO su  Nathan ise, gözlerden uzak, kimsenin bilmediği bir dağ evinde yaşamaktadır. Bir gün şirkette bir yarışma düzdüzenlenir ve Caleb bu yarışmayı kazanır. Ödül ise Nathan ın dağ evinde bir hafta tatil.  Fakat Caleb aslında robotik bir deneyin içine çekilir ve bundan habersizdir. Filmin başrollerini Domhnall Gleeson, Oscar Isaac ve Alicia Vikander paylaşıyor.

5 - The Anchorman 


 Beşinci ve son filmimiz ise benim en sevdiğim komedi filmlerinden birisi olan The Anchorman. Bu film 70 li yıllarda haber spikeri olan ve baya popüler bir spiker olan Ron Burgundy (kurgusal karakter)  nin kanala kadın spiker geldikten sonra eski ünvanını geri almam için yaptıklarını ele alıyor. Hatta bu filmin devam filmi de çekildi. Filmin oyuncu kadrosu ise çöm zengin. Başrollerde Will Farrell, Paul Rudd ve Steve Carell  gibi usta komedyenler yer alıyor.

  Evet sevgili okuyucularım. Bu hafta sizin için şu karantina günlerinde evde izleyebileceğiniz fimlerin bir listesini yaptım ve bunu paylaştım. Bu seriye devam edeceğim. Ama yazımın başında da belirttiğim gibi #EvdeKal Türkiye diyorum. Hoşçakalın!

                                                                   Kutlay ZEREY 

11 Şubat 2020 Salı

TARIHE GEÇEN BIR TÖREN : OSCAR 2020



 Merhaba sevgili blog okuyucularım. Ben Kutlay. Bu hafta yeni bir yazıyla daha sizlerle birlikteyim. Bu haftaki konumuz 92. Akademi ödülleri yani Oscar ödülleri!

  Oscar ödülleri,  bu yıl 10 Şubat gecesi saat 04:00 da Los Angeles ın Dolby Tiyatrosunda sahiplerini buldu. Tabi ben de bu ödül töreni için televizyonun başında hazır bulundum. Çünkü Oscar izlemek, o heyecana tanık olmak benim için artık bir ritüel oldu. Ben de eş zamanlı olarak ödülleri kazananlarla aynı mutluluğu paylaşıyorum. 92. Akademi Ödülleri ise daha öncekilere nazaran daha etkili, Daha keyifli ve tarihe geçen bir tören oldu. Özellikle geride bıraktığımız son iki yılda Akademi ciddi problemlerle uğraşmak zorunda kalıp (ödülün yanlış açıklanması ve son yıllardaki taciz skandalları)  ciddi prestij kaybı yaşamıştı. Fakat bu sene gördük ki Akademi bu olumsuzlukları artıya çevirmeyi başarmış. Bu sene de, Her sene olduğu gibi Oscar ın kazananlarını ve kaybedenlerini kendi açımdan değerlendireceğim.

A - OSCAR'IN KAYBEDENLERI

1 - Joker 

 Evet joker mükemmel bir filmdi ve 2 dalda Oscar kazandı. Ama kazandığı ödüller zaten en garanti gözüken En İyi Film Müziği ve En İyi Erkek Oyuncu ödülleriydi. Joker, aday olduğu 11 daldan sadece ikisini kazanarak bana göre gecenin kaybedenlerinden oldu.

2 - Todd Philips 

  2 tane çok başarılı komedi filmi yönettikten sonra Joker gibi bir efsaneyle gerçek potansiyelini ortaya çıkaran Todd Philips bize ne kadar iyi bir sinematografisi olduğunu göstermişti. Fakat gel gelelim ki denk geldiği yıl çok yanlıştı. Bir tarafta 1917 ile Sam Mendes, diğer yanda bir efsane Martin Scorsese başka bir yanda ise Quentin Tarantino. Çok zor bir durum olsa gerek.

3 - Al Pacino 

 The irishman filmiyle müthiş bir oyunculuk ortaya koyan efsane oyuncu, En iyi yardımcı erkek oyuncu dalında ödülü Brad Pitt e kaptırdı. Belki de hayatındaki son Oscar ı da kazanamamış oldu.

B - OSCAR'IN KAZANANLARI 

1 - Laura Dern 

 Amerikalı oyuncu Laura Dern, Marriage Story filmindeki performansıyla En iyi yardımcı kadın oyuncu dalında ödülü kazandı. Benim bu kategoridkategorideki adayım da zaten kendisiydi. Netflix yine bu sene de ödül kazanmayı başardı.

2 - Taika Waititi 

 Taika Waititi, Daha önce Avengers ve thor gibi filmleri yönetmişti. Hatta son zamanların en başarılı dizilerinden star Wars mandalorian yapımıyla da gündeme gelmişti. Jojo rabbit filmiyle ise en iyi uyarlama senaryo dalında ödül kazanmayı başardı. Jojo rabbit filmi, İkinci Dünya Savaşı'nda evinde Yahudi bir çocuğu evinde saklayan Nazi sempatizanı olan ve en iyi dostu iyi Hitler olan bir çocuğun hikayesini anlatıyor. Film, Hem özgün anlatımı hem de sempatik oyunculuğuyla senenin en iyi filmlerinden biriydi.

3 - Roger Deakins 

 Evet gecenin en garanti ödüllerinden birisi de En iyi görüntü yönetmeni dalıydı. Bu dalda Roger Deakins,  1917 filminde çıkardığı efsane işle ödülü kazandı. Deakins, Geçen sene de Blade Runner 2049 filmiyle aynı dalda Oscar ı kazanmıştı. Aynı zamanda kendisi Coen kardeşlerle çevirdiği filmlerle de tanınır.

4 - Joaquin Phoenix 









  

 Tabi ki her sözlemimde söylediğim gibi bu senenin en garanti ödülüydü en iyi erkek oyuncu ödülü. Phoenix, Joker rolü ile çıtayı o kadar yükseğe koydu ki, efsane Heath Ledger ile anılmaya başladı. Bir daha o çıtayı çıkabilecek birisi daha olabileceğini zannetmiyorum. Ayrıca yaptığı ödül konuşması ve konuşma sırasında ölen abisine yaptığı atıf çok etkileyiciydi.


5 - Bong Jon-Hoo ve yeni efsanesi Parasite 











  Bu filmden önce Güney Kore filmlerine karşı bir önyargım vardı. Tabi bir sinemacı olarak önyargılı olmamam gerekiyor fakat Kore yapımlarına karşı bir yargım  vardı. Fakat bu sene öyle bir film izledik kin film bütün önyargımı kaldırdı. İşte o film Bong Jon-Hoo nun Parasite filmi. Filme baktığınız zaman içerisinde biraz Tarantino biraz da Scorsese bulmak mümkün. Parasite en iyi  film ve en iyi özgün senaryo dahil olmak üzere 4 dalda Oscar kazandı. Özellikle Bong Jon-Hoo nun yapmış olduğu konuşma ve diğer efsane adaylara övgüler yağdırması herkesin gönlünü kazanmasına neden oldu. Sonuna kadar hak edilmiş bir ödül.

  Evet sevgili okuyucularım. Bu hafta sizler için 92. Akademi ödüllerinin kazananlarını değerlendirdim. Haftaya yeni bir yazıyla daha görüşmek dileğiyle şimdilik hoşçakalın!

                                                                   Kutlay ZEREY

5 Şubat 2020 Çarşamba

SENENIN EN ÖNEMLI FILM OLAYI : OSCAR 2020



  Merhaba sevgili blog okuyucularım. Ben Kutlay. Bu hafta yeni bir yazıyla daha sizlerle birlikteyim. Bu haftaki konumuz 92. Akademi Ödülleri yani Oscar 2019. Biz filmseverlerin en sevdiği dönemdir Oscar dönemi. Bu yazımızda da adaylardan ve kendimce tahminde bulunarak kazanabilecek adamlardan bahsedeceğim.

En iyi film 

- Ford Vs Ferrari
- Joker
- Jojo Rabbit
- Parasite
- Irıshman
- Marriage Story
- Little Woman
- 1917
- Once Upon a time in Hollywood

 Evet adaylarımız bunlar. Bu kategoride benim favorim birçok insanın da olduğu gibi Joker. Joker dışında Parasite de sürpriz yapabilir.

En iyi erkek oyuncu

- Adam Driver
- Joaquin Phoenix
- Jonathan Pryce
- antonio banderas
- Leonardo Di Caprio

 Bu adaylardan da kazanacak olan kesinlikle Joaquin Phoenix olacaktır. Aksi taktirde Los Angeles ı yıkarlar.

En iyi yönetmen 

- Martin Scorsese (irishman)
- Todd Philips (joker)
- sam mendes ( 1917)
- Quentin Tarantino (önce upon a time...)
- Bong Jon-Hoo (parasite)

 Bu kategoride de favorim bir adım farkla Todd Philips. Fakat Parasite nin yönetmeni Bong Jon-Hoo da sürpriz yapabilir. Bu kategoride en çok üzüldüğüm isim işe Sam Mendes. 1917 gibi mükemmel bir iş yapmış ama gel gör ki denk geldiği yıla ve yönetmenlere bak...

En iyi kadın oyuncu 

- Scarlett Johansson
- Charlize Therone
- Renee Zallwegger
- Saorise Ronan

 En iyi kadın oyuncu dalında iki favorim var. Bir tanesi Judy filmindeki üstün oyunculuğuyla Altın Küreyi de alan Renee Zellwegger, diğeri ise ilk önce Avengers ile hüzne boğan, sonrasında ise Marriage Story ile sadece süper kahraman filmlerinde iyi olmadığını kanıtlayıp, çok iyi bir karakter oyuncusu olduğunu ortaya koyan Scarlett Johansson. Benim gönlüm Scarlett den yana (kendisi aynı zamanda Jojo Rabbit filmiyle de En iyi yardımcı kadın oyuncu dalında da aday oldu)

En iyi yardımcı erkek oyuncu 

- Tom Hanks
- Al Pacino
- Brad Pitt
- Joe Pesci
- Anthony Hopkins

 Oscar 2020 nin en zor geçecek kategorisi. Kadro adeta Şampiyonlar Ligi gibi. Bu kategoride benim favorim ise irishman filmindeki oyunculuğuyla Al Pacino. Ona en yakın isim işe Brad Pitt.

En iyi uyarlama senaryo 

- joker
- Little Woman
- Two Popes
- irishman
- jojo rabbit

En iyi orijinal senaryo 

 - Knives out
- 1917
- parasite
- once Upon a time in Hollywood
- Marriage Story

 Bu kategoride ki favorim ise Bong Jon-Hoo nun filmi olan ve sürükleyici bir yapıya sahip olan Parasite.

En iyi görüntü yönetimi 

- Joker
- irishman
- lighthouse
- once Upon a time in Hollywood
- 1917

 Bu kategoride the lighthouse ve joker arasında gidip geliyorum  ama bir adım farkla joker daha önde.

En iyi görsel efekt 

- Avengers endgame
- irishman
- lion king
- star Wars rise of the skywalker

 Bu kategorideki favorim ise baştan sona CGI teknolojisinin hakkını veren Avengers.

Evet sevgili okuyucular. Oscar ödülleri 10 Şubat tarihinde,  pazarı pazartesiye bağlayan gece saat 04:00 da verilecek. Siz de favorilerinizi yorum bölümünden yazabilirsiniz. Hoşçakalın!

                                                              Kutlay ZEREY