19 Nisan 2017 Çarşamba

EFSANE SERİ DEVAM EDİYOR: THE FATE OF THE FURİOUS



  Merhaba sevgili blog okuyucularım. Ben Kutlay. Yepyeni bir filmle bu hafta da sizlerle birlikteyim. Bu haftanın filmi bir efsane. Daha doğrusu bir efsanenin devamı. Hangi filmden mi bahsediyorum? Tabi ki de "Hızlı Ve Öfkeli 8" den ya da orijinal adıyla "The Fate Of The Furious" dan bahsediyorum.

 Hepiniz gibi bende 2 yıldır Hızlı Ve Öfkeli'nin çıkmasını bekliyordum. Bu seri bizi kendisine öyle bir bağladı ki 2001 yılında çıkardığı ilk filmden bu yana bizi her seferinde beyazperdeye kilitlemeyi başardı. Seri her ne kadar Paul Walker'ın ölümünden sonra kafalarda soru işareti bıraksa da her seferinde bizi şaşırtmayı ve daha da üzerine koyarak ilerlemeyi başardı. İşte bu da sadece büyük filmlerin yapabileceği bir meziyet. Film ilk hafta sonunda Türkiye'de bir milyon barajını geçerek yine kendisine ait olan rekoru bir adım daha geliştirdi. Dünya da ise ilk hafta sonu yaptığı gişe
550 milyon $ . Düşünün serinin ne kadar sevildiğini.

 Hızlı Ve Öfkeli 8 filminin konusuna değinelim biraz da. Serinin bu filminde Dominic Toretto ve her şeyden çok değer verdiği ailesi karşı karşıya geliyor ve aile bir anlamda parçalanıyor. Taraflar ise Toretto ve diğerleri şeklinde. Tabi Toretto'nun kafasını karıştıran çok zeki bir de karakterimiz var. Charlize Theron'un canlandırdığı Chiper. Chiper, Dom'un eski karısını ve ondan olan oğlunu kaçırır ve bu sayede Dom'u kendi tarafına çekerek Dom'un ailesini çökertmeye çalışır. Burada kafamızda bir soru işareti oluşuyor. Bizim tanıdığımız, bildiğimiz Dominic Toretto ailesini gerçekten satar mı? Bu konuda size bir şey söylemekten kaçınıyorum. Zira bu soruya cevap verirsem size kötülük yapmış olurum. Çünkü Dom'un Chiper'a yardım etmesini gerektiren oldukça güçlü sebepleri var.

 Hızlı Ve Öfkeli konusu kadar oyuncu kadrosuyla da dikkat çekiyor. Yine bu filmde de Vin Diesel, Jason Statham, Dwayne Johnson, Michelle Rodriquez var. Seriye bu filmdeyse Charlize Theron katılıyor. Ve bana kalırsa muhteşem bir oyunculuk çıkarıp seriye çok ayrı bir hava katmış. Bol aksiyonu dibine kadar heyecanı yaşayacağınız bu filme gitmenizi tavsiye ediyorum tabi boş salon bulursanız. Haftaya başka bir filmde görüşmek dileğiyle, şimdilik hoşçakalın!


                                                                     Kutlay ZEREY

12 Nisan 2017 Çarşamba

EYVAH YİNE Mİ UZAY!



  Merhaba sevgili blog okuyucularım. Ben Kutlay. Bu hafta yeni bir filmle sizlerle birlikteyim. Bu hafta inceleyeceğimiz film yeni vizyona giren Life (Hayat) filmi.

  Hayat, adından da anlaşılacağı üzere uzayda geçen bir film. Uluslararası bir uzay istasyonunda görevli 6 kişi çığır açacak bir görevin peşindedir. Bu ekip, Mars'ta hayat olduğuna dair güçlü ipuçları bulur ve incelemeler yapar. Tabi ekip çalışmalarını ilerlettikçe çeşitli zorluklar karşılarına çıkar. Biz film boyunca ekibin bu zorluklardan kurtulma çabasını izlemekteyiz. Uzayda bir yaşam formu bulunur. Zorlukları çıkaran ise bu yaşam formudur. Ekibin hesaplayamadığı bir durum ortaya çıkar: Bu yaşam formu çok zekidir.

  Hayat filmiyle ilgili size aktarmak istediğim birkaç önemli nokta var. Bu noktadan sonrası spoiler içeriyor.

1- LİFE VE ALİEN

  İlk olarak bilim kurgu filmlerinin efsanesi Ridley Scott ile beraber 1979 yılına yani Alien serisinin ilk filmine gidiyoruz. Şimdi bana diyeceksiniz ki, Alien ve Hayat filminin birbiriyle ne gibi bağlantısı olabilir? Alien da karakterlerimiz bir gezegeni araştırırken oradaki bir yaşam formu başlarına bela oluyordu. Hayat filminde yine yine bir gezegende bulunan yaşam formunun ortaya çıkış şekli ve büyüme şekli birbiriyle birebir aynı. 2 film arasında konunun ele alınış şekli bile büyük ölçüde benzerlikler taşıyor. Hatta karakterler bile birbirine benziyor diyebiliriz. Özellikle Alien filmindeki ekibin başındaki "Ripley" ile Hayat filmindeki ekibin başındaki kişi olan "Miranda" gayet ciddi, duygularından ödün vermeyen ve her ne olursa olsun karantina kurallarını ön planda tutan, adeta "Führer" edası estiren 2  benzer tip. Ama her ikisinin de filmlerin ilerleyen dakikalarında insani yönlerini görüyoruz.

2- LİFE VE GRAVİTY

  Hayat filminin bir diğer örnek aldığı film ise yakın zamanda çekilmesine rağmen kült filmler arasına giren Gravity (Yerçekimi) . Aslında bu filmle Alien da olduğu kadar fazla bir bezerliği yok. Benim gördüğüm tek benzer yönü sona doğru kalan 2 kişinin kurtuluş şekli. Evet bu sahneler Gravity filmiyle neredeyse birebir aynı.

  Hayat filmi her ne kadar Alien ve Gravity'nin gölgesinde kalmış gibi görünse de benzer konuyu ele alış biçimiyle izlenesi bir film haline gelmeyi başarıyor. Evet bende isterim Ridley Scott gelsin Prometheus çeksin , Blade Runner 2049 bir an önce gelsin (ki Ekim 2017 de geliyor), James Cameron gelsin Avatar yapsın ama olmuyor maalesef. Arrival'ın uzaylı felsefesinde tavan yaptığı, Christopher Nolan'ın İnterstellar ile çıtayı Allahuekber Dağlarına kadar çıkardığı uzaylı evreninde şu anda elimizde olan tek film "Life". Ama bu durum filmi izlenmez kılmıyor. Ayrıca oyuncu kadrosunda Jake Gyllenhaal, Deadpool ile gönlümüzde taht kuran Ryan Reynolds gibi yıldızlar var. Ben gitmenizi tavsiye ederim. Bu filme puanım 6.5/10. Haftaya yeni bir filmde görüşelim. Hoşçakalın!

                                                              Kutlay ZEREY