21 Haziran 2016 Salı

YENİ DÜNYANIN BAŞLANGICI: WORLD OF WARCRAFT


    Merhaba sevgili blog okuyucularım. Yine bir filmle karşınızdayım. Bugün inceleyeceğim film World Of Warcraft. Filmi izledikten hemen sonra fazla soğutmadan film analizimi sizler için yapmak istedim.

   Hollywood sineması, birçok oyunu filme çevirdi ama World Of Warcraft bunlar içerisinde farklı bir özellik taşıyor. Daha önce bildiğiniz gibi Max Payne, Tomb Raider gibi oyunlar filme çevrilmişti. Bu furya sevilen oyun Ratchet & Clank ile devam etti. World Of Warcraft'ın bu filmler arasında ayrı olmasının sebebi ise ilk defa online bir oyun filme çevrildi. Ve ben filmi görsel efekt açısından gayet başarılı buldum. Tabi ben oyununu oynamadım ama bana gayet gerçekçi geldi. Oyunu oynayanlar için film çok fazla başarılı gelmeyebilir çünkü oyun çok fazla ilerlemiş durumda ve biz bu filmde oyunun en başına, her şeyin başladığı ilk noktaya kadar gidiyoruz. Biraz konusundan bahsetmek gerekirse, filmde 2 dünya mevcut. Bir tanesi insanların bulunduğu Azeroth krallığı, diğeri ise ork ların bulunduğu diğer dünya. Orkların dünyasında bir savaş çıkar. Bu savaşın sebebi Gul'han dır ve Gul'han diktatör bir yöneticidir. Onun yönetiminden şikayetçi olan Durotan liderliğinde başkaldırırlar. Tabi bu durumda Durothan ve ekibi Azeroth'a gider ve Lothar (Travis Fimmel) dan yardım ister ve iki Dünya birbirine girer.

  World Of Warcraft filminde birden fazla nüans var. Din ve mitoloji ögelerine fazlaca vurgu yapılıyor. Filmin içerisinde var olan (özellikle insanların olduğu dünya) dünya mitolojik özellikleri bulunan insanlardır (Medivh) ve bu güçlerini fazlasıyla kullanırlar. Medivh karakteri filmde ulu bir karakterdir ve adeta dini bir lider edasıyla olayları yönetmeye çalışır. Tabi daha sonra o karakterin kötü bir karakter olduğu ortaya çıkar ve bu noktada din taşlamasını görürüz. Bu bütün dinlere karşı bir taşlamadır.

   World Of Warcraft filminin ilgimi çekme sebeplerinden birisi de filmin oyuncu kadrosu. Filmde Lothar karakterini Travis Fimmel'ı görüyoruz. Travis Fimmel, Vikings filmindeki Ragnar Lothbrok karakterini de canlandırıyor. Özellikle canlandırdığı bu karakter ve jest-mimikleri karakteri resmen gerçek hayata taşıyor. Tabi filmin içerisinde yer alan diğer oyuncuları da göz önünde bulundurmak lazım.

  Evet sevgili blog okuyucularım. bugün sizin için vizyona henüz geçtiğimiz günlerde giren World Of Warcraft filmini inceledim. Umarım yazımı beğenmişsinizdir. Beğenilerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum. Blog sayfamdan ayrılmayın!

                                                           Kutlay ZEREY

19 Haziran 2016 Pazar

SÜPER KAHRAMANLARIN SON ÇIRPINIŞLARI: CAPTAİN AMERİCA CİVİL WAR


   Merhaba sevgili blog okuyucularım. Bu hafta sizler için seçtiğim yeni bir filmle karşınızdayım. Bugün sizin için değerlendireceğim film Captain America: Civil War. Evet biliyorum biraz geç kaldım ama malum sınav dönemleri dolayısıyla filmi yeni izleme fırsatı buldum. Ve hemen sizin için değerlendirmeye geçmek istiyorum.

  Captain America: Civil War'ın konusu şu şekilde: Yenilmezlerin son filminde yaşanan Ultron olayı kötü bir şekilde sonuçlanınca politik güçler yenilmezleri kontrol altına almaya çalışır ve bir garanti sözleşmesi imzalatmak ister. Bu durum yenilmezlerin fikir ayrılığına düşmesine ve 2 gruba ayrılmasına sebep olur. Gruplar, "Steve Rogers (Captain America) grubu ve Tony Stark (İron Man) grubu" olmak üzere ikiye ayrılır ve kılıçlar çekilir.

  Marvel ve DC Universe artık bana kalırsa anlatacak konu bulamamalarından dolayı kendi kahramanlarını çarpıştırmaya başladılar. Bu olay Civil War'da da var. İki iyi karakter saçma bir amaç uğruna çarpışıyorlar. Tabi ki de ben istem dışı olarak bir Tony Stark sever olarak onun tarafını desteklerdim ve onun takımının Yüzbaşı Rogers'ın takımına göre çok daha güçlü olduğunu düşünüyorum. Filmde benim en sevdiğim karakter, Örümcek Adam'da çıkıyor ortaya. Ama son zamanlarda ortaya çıkan farklı farklı Örümcek Adam karakterleri beni o kadar çok sıktı ki açıkçası bu Örümcek Adam'dan çok fazla haz alamadım. Benim için hiçbir Örümcek Adam Tobey Magiore'nin canlandırdığı kadar sevecen ve gerçekçi değil. Kaptan Rogers'ın takımının en kilit isminin Antman (Karınca Adam) olduğunu düşünüyordum fakat onu da filmin içerisinde pek etkin kullanamadılar. Film bir yerden sonra Kaptan Amerika olmaktan çıktı ve Yenilmezler filmine döndü ki ben bu iki serinin en başından beri karıştırılmasına karşıyım. Hatta filmde birçok yerde Bruce Benner (Hulk) ve Thor'u bekledim. Birçok noktada Kaptan Amerika izlediğimi unuttum.

  Kaptan Amerika filminde iyi yönler de mevcut. Aksiyon ve hız yine had safhada. Robert Downey Jr'ın oyunculuk performansı yine tavan yapıyor. Yani İron Man'i başka bir oyuncu oynasa bu kadar çok tutacağını ve sevileceğini tahmin etmiyorum. Nihayet filmin sonuna geldiğimizde filmin çok anlamsız bir noktaya bağlandığını düşünüyorum (spoiler veremeyeceğim) Açıkçası bir konu bütünlüğü göremedim. Artık Marvel ve DC Universe'nin kahramanlarını çarpıştırma sebebini konu bulamamalarına ve buna bağlı olarak son çırpınışlarını gerçekleştirmelerine bağlıyorum. Sonuç olarak bu film beklentilerimin çok altında kaldı.

  Sevgili blog okuyucularım, bu hafta sizin için Captain America: Civil War filminş değerlendirdim. Ben yine farklı filmlerle ilerleyen zamanlarda karşınızda olacağım. Yorumlarınız benim için çok değerli ve bekliyorum. Blog sayfamı takip etmeyi unutmayın ve benden ayrılmayın!

                                                   Kutlay ZEREY



13 Haziran 2016 Pazartesi

MAHŞERİN 4 ATLISI: SİHİRBAZLAR ÇETESİ



  Merhaba sevgili blog okuyucularım. Bu hafta yine her hafta olduğu gibi sizin için bir film seçtim ve onu değerlendireceğim. Bu haftaki filmimiz Sihirbazlar Çetesi 2. Ben, serinin ikinci filmini 3 yıldır bekliyordum ve açıkçası beklediğime değdiğini de size söyleyebilirim. Serinin yeni filmi 10 Haziran 2016 tarihinde vizyona girdi.

 Sihirbazlar Çetesi'nin ilk filminde mahşerin 4 atlısı bir sihir ile New York'tan Paris'te bulunan bir bankayı soyuyorlardı ve FBI da polis olan Dylan Rhodes (Mark Ruffalo) arasındaki kovalamacayı içeriyordu ve filmin sonunda Thaddeus Bradley (Morgan Freeman) hapse atılıyor ve Jack Wilder karakteri ölüyordu. Bizim küçük çetemiz ise sırra kadem basıp kaçıyorlardı. Şimdi size ilk spoilerı vermek istiyorum. Jack Wilder ölmüyor ve ekibe dahil oluyor. Filmin ikinci büyük sürprizi ise ilk filmde çetenin başına bela olan FBI ajanı Dylan Rhodes'ın ikinci filmde çetenin en büyük yardımcısı olması. Ve ilk filmde de ortaya çıkan "GÖZ" ün kim olduğunu öğrenince gerçekten şaşıracaksınız.

 Mahşerin 4 atlısını oluşturan Horseman (Atlılar) Dünya'da ki bütün bilgilerin içerisinde saklı olduğu bir çipi, dolayısıyla bütün Dünyayı ele geçirmeyi planlayan Owen Case'nin planlarını bozmaya çalışır. Film 2 saat boyunca bu akış üzerinden ilerliyor fakat biz filmin ilk 45 dakikasında bunu anlayamıyoruz ve filmin asıl amacı bu dakikadan sonra ortaya çıkıyor. Aksiyon, filmin her anına nüfuz etmiş durumda ve 2 saat boyunca gözlerinizi ekrandan alamıyorsunuz. Bu da izleyiciyi katharsis seviyesine yeterince ulaştırıyor. Filmde olay örgüsü gerçekçi bir şekilde işlenmiş. Ve özdeşleşmenin önünü alamıyorsunuz. Tek sıkıntı hangi karakterle özdeşleşeceğiniz. Zaten bunun kararını verene kadar film bitiyor. Film görsel efekt açısından da çok başarılı olarak değerlendirilebilir. Özellikle filmin son sahnesi (tabi ki söylemeyeceğim) ve Daniel Atlas'ın yapmış olduğu yağmur şovu sahneleri beni oldukça etkiledi. Tabi ki görsel açıdan etkiledi.

 Sihirbazlar Çetesi 2 nin bana kalırsa en sıkıntılı yönü oyuncu seçiminde. Her ne kadar iyi bir oyuncu olsa da artık kendi adıma Mark Ruffalo'yu ajan veya gazeteci (Hulk, Spotlight, Zindan Adası) gibi rollerde görmekten sıkıldım. Ama yinede tecrübesiyle rolün altından çok iyi kalkıyor. Ama Daniel Radcliff'in rolü bence hiç olmamış. Kendisi Owen Case karakterini canladırıyor ve karakter babasının sözünden çıkmayan biraz da "sünepe" bir tip. Bu nedenden dolayı sevmemiş olabilirim. Morgan Freeman ve Michael Caine'nin oyunculuklarını zaten tartışmaya gerek yok.

 Sihirbazlar Çetesi 2 bana kalırsa her haliyle ilk filminden çok daha başarılı. "Yönetmeni değişen bir film nasıl olur?" , "Acaba Batman gibi çuvallar mı?" sorularını aklımdan tamamen sildi. Açıkçası, evet beğendim. Yazıyı okuduğunuz için teşekkür ederim. Blog sayfamdan ayrılmayın!

                                                          Kutlay ZEREY

7 Haziran 2016 Salı

BİR EFSANEYE VEDA




 Merbaha sevgili blog okuyucularım. Bu hafta spor köşemde sizlere bir efsaneden bahsedeceğim. Aslında hepimizin çok yakından tanıdığı ve örnek aldığı bir efsane... Muhammed Ali. Bildiğiniz gibi kendisi geçtiğimiz günlerde vefat ederek bütün dünyayı ve spor camiasını yasa boğdu. Aslında onunla ilgili anlatılacak çok fazla şey var. Ama ben bu yazımda sadece kilit noktalardan bahsedeceğim.

ERKEN DÖNEM

 Efsane boksör Muhammed Ali (Cassius Marcellus Clay) 17 Ocak 1942 yılında Kentucky Amerika'da doğdu. Boks sevdası ise 12 yaşında başladı. İlk profesyonel mücadelesine 1960 yılında çıktı ve Roma'da altın madalya kazandı. 

VİETNAM SAVAŞI...

 Cassius Clay, 1964 yılında henüz 22 yaşındayken İslam'a geçtiğini söyledi ve adını da Muhammed Ali olarak değiştirdi. Bu radikal karardan sonra aldığı tepkilerden dolayı 1964-1970 yılları arasında boksa ara verdi. Bu sırada Vietnam Savaşı patlak verdi ve Amerikan hükumeti Muhammed Ali'ye savaşa gitmesi yönünde çağrıda bulundu. Muhammed Ali'nin ise buna verdiği cevap çok manidardı: "Vietkonglular bana zarar vermedi ki. O nedenle savaşa gitmeyeceğim!" Verdiği bu cevaptan sonra Muhammed Ali vatan haini ilan edildi, bütün unvanları elinden alındı ve bu da yetmezmiş gibi 5 yıl hapis yattı. 

İSTEK, AZİM VE TEVAZU

 Muhammed Ali açmış olduğu davayı kazandı ve boksa geri döndü. 1971 yılında "Asrın Maçı" olarak adlandırılan Joe Frazier ile unvan maçına çıktı ve profesyonel kariyerinde ilk defa kaybetti ama azmini asla kaybetmedi. Ardından 1974 yılında George Foreman ile çıktığı bir diğer unvan maçını kazandı ve hem bitmediğini gösterdi hem de Vietnam Savaşı sonrası elinden alınan bütün unvanlarını geri alarak adeta bir intikam aldı. Daha sonrasında 1978 yılında profesyonel kariyerini noktaladı ve 1984 yılında parkinson hastalığına yakalandı. 

EFSANEYİ EN İYİ ANLATAN FİLM "ALİ"

 2001 yılına gelindiğinde efsaneyle ilgili bir film yapılması istendi (Ki bence onun hayatını mükemmel bir şekilde anlatan bir filmdi) Yapımcılığını Michael Mann'ın üstlendiği filmin başrolünde Will Smith yer aldı. Will Smith'İn oyunculuğunun tavan yaptığı bu harika film döneminde birçok ödüle layık görüldü.


 Evet bu yazımda büyük efsane Muhammed Ali'nin hayatından kesitleri sizin için ele almaya çalıştım. O sadece iyi bir sporcu değil, mütevazi, komik bir kişilikti. Aynı zamanda İslam dininin de iyi bir savunucuydu. Onu en iyi anlatan cümle ise bence kesinlikle şu: " Birçok kemik kırmasına rağmen bir tane bile kalp kırmayan insan "

                                                           Kutlay ZEREY


4 Haziran 2016 Cumartesi

ÖLMEDEN ÖNCE MUTLAKA İZLENMESİ GEREKEN 14 FİLM

 Merhaba sevgili blog okuyucularım. Bu hafta sizler için mutlaka izlenmesi gereken 16 filmi ele aldım. Tabi ki bu filmler biraz daha geri planda kalmış ama sinema tarihi açısından çok önemli yerlere gelmiş filmlerden oluşuyor. İşte sıralama şu şekilde:

1- A BEATİFUL MİND (AKIL OYUNLARI)















Listenin ilk sırasında bu harika film var. Russel Crowe'nin yıldızlaştığı filmde John Nash isimli paranoyak bir matematikçinin inanılmaz yaşam öyküsü ele alınıyor.

2- LİFE İS BEATİFUL (HAYAT GÜZELDİR)



















İkinci sırada ise harika bir İtalyan filmi olan Hayat Güzeldir var. 2. Dünya Savaşı döneminde bir Alman kampına düşen Guido ve küçük oğlu Joshua'nın hayat hikayesi anlatılıyor. Harika bir Roberto Benigni filmi.

3- TRUMAN SHOW





















Bir Dünya düşünün. Yaşadığınız her yer bir film seti. Başrol de siz varsınız ama bundan haberiniz yok! İşte Truman Burbank'in inanılmaz hikayesi.

4- 12 ANGRY MAN (12 ÖFKELİ ADAM)



















Sinema tarihinin eski fakat en önemli filmlerinde birisi. Hatta bazı otoritelere göre tarihin en iyi filmi. Ortada 1 suçlu, onu suçlayan 11 jüri ve delicesine savunan 1 jüri daha. Müthiş bir Henry Fonda eseri!

5- HOTEL RWANDA


















 Tutsiler ve Hutular diye ayrıştırılmış bir toplum, ölen milyonlarca insan ve halkın kurtarıcısı olan sade bir otel müdürü Paul Russesabagina. Bu gerçek hikayeye bayılacaksınız!


6- RAGİNG BULL




















1980 yılının en iyi filmi. Başrolde Robert De Niro var. Boks tarihinin en iyilerinde Jake La Motta'nın hayat hikayesi anlatılıyor.

7- TAXİ DRİVER



















 Sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri. Yönetmen koltuğunda Martin Scorsese, başrolde ise Robert De Niro var. Zaten bu iki ismi gördükten sonra bence bu filmi izlememek büyük ayıp olur.


8- PULP FİCTİON (UCUZ ROMAN)
















 Quentin Tarantino deyince akla gelen ilk film. Bir suç çetesinin hikayesi anlatılıyor. Başrolde Uma Thurman, Samuel L. Jackson ve John Travolta gibi isimler var.


9- LEON



















 LEON: Sevginin Gücü. Gerçek bir seri katilin bile sevgiye karşı gelemeyip yumuşak kalpli bir insan haline dönüşebileceğini anlatan harika bir film. Bir seri katil düşünün sürekli süt içiyor. Bir Luc Besson şaheseri. Sinemaya Natalie Portman gibi çok önemli bir ismi sokan film.

10- REAR WİNDOW (ARKA PENCERE)



















 Alfred Hitchcock desem aklınıza ne gelir? Tabi ki korku ve gerilim. Ayağı kırılan bir gazetecinin mahallesinde meydana gelen bir cinayete tanıklık etmesini konu alıyor. Özellikle filmin başrollerinde sinema tarihinin en iyi oyuncularından birisi olarak kabul edilen James Stewart ve Grace Kelly varsa o film tadından yenmez!

11- İNTERSTELLAR (YILDIZLARARASI)















 Harika bir bilimkurgu. Tam bir Christopher Nolan kafası! Beyin yakmak isteyenlere bire bir!

12- 3 İDİOTS



















 Hindistan'ın en iyi üniversitesindesiniz ama baskılardan dolayı hayatınızı yaşayamıyorsunuz. İşte bunu kırmaya gelen bir isim: Rançoldas Çançad! Başrolde Aamir Khan var desemn 1 dakika bile düşünmezsiniz herhalde.

13- THE İNTOUCHABLES

 
















 Franssa'da bütün ödülleri toplayan, resmi verilere göre Avrupa'da en çok hasılat elde eden film: Sıkı Dost! Sakat kalan ve çok zengin olan Philippe ve onun bakıcısı Driss arasındaki bu harika dostluğa bayılacaksınız!

14- ALİ

















 Dünya tarihinin gelmiş geçmiş, "Kelebek gibi uçan, arı gibi sokan boksörü" Cassius Clay nam-ı değer Muhammed Ali. Bir azmin hikayesi. Will Smith'in inanılmaz oyunculuğu. Fazla söze gerek yok.

                Kutlay ZEREY https://www.facebook.com/filmolojimovie/?fref=ts