11 Mart 2016 Cuma

BİR DEVRİN SONU: GALATASARAY

Türk futbolunun en büyük takımlarından birisi, 111 yıllık dev bir çınar, müzesinde Avrupa kupası dahil bir çok kupayı bulunduran bir takım: Galatasaray...
 Bu haftaki spor yazımda sizler için Galatasaray'ı ve son dönem içerisinde nasıl bu kadar kötü bir duruma geldi sizler için değerlendireceğim. Biraz eskiye gideceğiz. Bana kalırsa bu çatlağın başladığı ilk döneme.

Sezon 2010-2011
 Takımın başında Galatasaray'ın efsane ismi George Hagi var. Dönemin başkanı ise çok tartışmalı bir başkanlık sürecine imza atan Adnan Polat. O dönem Galatasaray yeniden yapılanma içerisindeydi.  Takıma birçok futbolcu katıldı ve bu futbolculara tonla para harcanırken hiçbir verim alınamadı. Bu futbolculardan bazıları: Kaleci Zapata, Culio, Pino ve Stancu'ydu. Büyük beklentilerle geldiler ama hiçbir şey veremeden gittiler. Galatasaray ise o sezonu mali kriz içerisinde 8. sırada tamamladı.

2011-2012 Sezonu
 Felaketle sonuçlanan bir sezonun ardından ilk olarak başkan görevinden ayrıldı ve yapılan seçim sonucunda büyük bir oy farkıyla Ünal Aysal başkanlığa seçildi. Takımda büyük bir revizyon meydana geldi. İlk olarak teknik direktörlüğe Fatih Terim getirildi. Gereksiz futbolcular takımdan ayrıldı. Selçuk, Burak gibi Türk yıldızlar alınırken Muslera, Ujfalusi, Sneijder, Melo ve Drogba gibi dünyaca ünlü futbolcular takıma katıldı. Kaleci antrenörlüğüne Cladio Taffarel getirildi. Ve bunun sonuncunda başarılar gelmeye başladı. 2011-2012 ve 2012-2013 sezonlarında lig şampiyonluğu ve şampiyonlar liginde çeyrek final başarısı geldi.

2014-2015 Sezonu
 Ünal Aysal döneminde başarılar geldi ama aynı zamanda büyük futbolculara ödenen çok büyük miktarlar takımın sonunu yavaş yavaş hazırlamaya başladı. İlk olarak Fatih Terim milli takımın başına gitti sonrasında Ünal Aysal çok olaylı bir şekilde başkanlıktan ayrıldı ve onun yerine geçici bir süreliğine Duygun Yarsuvat geldi. Bu dönemde Galatasaray ekonomik anlamda biraz daha duruldu. Takımın başına Akhisar'da çok başarılı seneler geçiren eski Galatasaraylı Hamza Hamzaoğlu geldi. Çok fazla futbolcu takviyesi yapılmadı ve takım o sene yine şampiyon olarak 4. yıldızı takan ilk takım olma başarısını gösterdi.

2015-2016 Sezonu
 Duygun Yarsuvat'ın geçici başkanlık süresi sona erdi ve yeniden seçime gidildi. Bu seçimde ise başkan Dursun Özbek olarak belirlendi. İşte ne olduysa bu dönemde olmaya başladı ve hala olmaya devam ediyor. Olaylı bir şekilde Hamza Hamzaoğlu ile yollar ayrıldı. Senijder ve Muslera hariç diğer futbolcular gitti. İstenilen transferler yapılmadı, devre arasında takımda forvet olmamasına rağmen Burak Yılmaz satıldı ve bu durumlar Galatasaray'ı felaketin eşiğine getirdi. Takım hem mali hem de sportif başarı açısından tam olarak dibe vurdu.

Peki bu duruma sebep olan şey neydi? Bu sorunun cevabı çok basit. Yanlış transfer politikası çok etkili oldu. Hagi dönemi yapılan hatalı transferler, büyük futbolculara verilen büyük paralar. Nordin Amrabat'a 7 milyon, 18 yaşındaki Bruma'ya ise 13 milyon Euro verilmesi ve bu futbolculardan paranın karşılığı alacak hiçbir başarının gelmemesi bu duruma en büyük sebep gibi gözüküyor.
 Evet sevgili sosyal amanda okuyucuları. Bu hafta sizler için Galatasaray'ı ve içerisinde bulunduğu kaos ortamını değerlendirdim. Blogumu okumaya devam edin!


                                                 Kutlay ZEREY

1 Mart 2016 Salı

DÜNYANIN EN PRESTİJLİ ÖDÜLÜ: OSCAR

 Merhaba sevgili blog okuyucularım. Bu sefer sizin için 88. Oscar ödüllerini değerlendirmek istedim. Bildiğiniz üzere 88. Oscar ödülleri 28 Şubat’ı 29 Şubat’a bağlayan gece Los Angles’da tarihi Dolby Tiyatrosu’nda sahiplerini buldu. Bakalım bu özel gecede neler olmuş?

 GECENİN OLAYI
 Oscar ödül töreni minik bir olayla başladı. Akademi, adayları açıkladıktan sonra adaylar arasında hiç siyahi bir sanatçının olmaması bazı kesimlerde akıllara “Acaba Hollywood ırkçılık mı yapıyor?” sorusunu akıllara getirdi ve bu tartışma konusu oldu. Akademi ise akıllı davrandı ve gecenin sunucusunu en iyi siyahi komedyenlerden birisi olan Chris Rock olarak belirledi. Chris Rock sahneye beyaz bir takım elbiseyle çıktı, bu konu hakkında şakalar yaparken aslında ırkçılıkla ilgili çok güzel mesajlar verdi. Ve tabi konuyla ilgili komik ama içerisinde bir o kadar ironi barındıran videolar gösterildi.
GECENİN SÜRPRİZLERİ
Tabiki de ödül anlamındaki (bana göre) sürprizlerden bahsedeceğim. Gecenin birinci sürprizi Mad Max: Fury Road’un teknik olarak gösterilen bütün dallarda (6 dal) Oscar’ı almasıydı. İkinci bir sürpriz ise “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” kategorisinde meydan geldi. Herkes “Creed” filmindeki “Rocky Balboa” rolüyle ödülün Slyvester Stallone’ye gitmesini beklerken, ödülü “Brigde Of Spies” ın başarılı aktörü Mark Rylance sonuna kadar hak ederek aldı. Son sürpriz ise bence “En İyi Yabancı Film” dalında oldu. Herkes Türk yapımı olan “Mustang” i beklerken, ödül Macar yapımı “Son Of Soul” a gitti. Yine de Deniz Gamze Ergüven’i başarısından dolayı tebrik ediyoruz!
GARANTİ OLARAK BAKILAN ÖDÜLLER
“En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” dalında “The Danish Girl” filminde gösterdiği muhteşem performansla 27 yaşındaki Alicia Vikander, “En İyi Belgesel Film” dalında Amy Winehouse’un hayatını konu alan “Amy” ve  “En İyi Animasyon Film” dalında ödül alan “İnside Out” gecenin en garanti ödülleriydi.

GECENİN EN KAZANÇLILARI
 Kesinlikle 6 dalda aldığı Oscar ile Mad Max: Fury Road, arka arkaya 2. kez en iyi yönetmen ödülünü alan 3. kişi olan “The Revenant” filminin yönetmeni Alejandro Gonzalez İnnaritu ve “En İyi Görüntü Yönetmeni” dalında üst üste 3 kez bu ödülü alan tek kişi olarak tarihe geçen “The Revenant” filminin görüntü yönetmeni Emanuel Lubezki (ki kendisi Birdman filminde harikalar yaratmıştır) gecenin kazananlarıydı.
SPOTLİGHT
 Oscar’ın en büyük ödülünü yani “En İyi Film” dalında ödülü büyük bir sürprizle “The Revenant” ı geride bırakarak alan “Spotlight” oldu. Bir gazetecinin ve ekibinin başından geçen bu trajik ve gerçek hikayeyi hepiniz izlemelisiniz.
VEE BEKLENEN AN! Dİ CAPRİO SAHNEDE!






Belki de tüm dünyanın kenetlendiği dal “En İyi Erkek Oyuncu” ya sıra geldiğinde tüm dünya durdu ve herkes o ismin anılmasını bekledi ve beklenen oldu. Ödülü Matt Damon , Bryan Cranston, Michael Fassbender ve Eddie Redmayne gibi yıldızları geride bırakarak alan isim Leonardo Di Caprio oldu. Böylece kendisi lanetini de yenmiş oldu. Tam 23 sene önce Johnny Depp ile birlikte rol aldığı ve muhteşem bir performansla adaylık aldığı “What’s Eating Gilbert Grape” filmiyle başlayan ve 6 adaylıkla devam eden 23 yıllık çile son buldu ve Leo dahil herkes rahatladı. Di Caprio sahne konuşmasında “The Revenant” a teşekkür etmekle kalmadı, kendisini bugünlere taşıyan; Titanic, Kate Winslet, James Cameron ve Martin Scorsese’ye de teşekkür ederek bir nevi vefa borcunu ödemiş oldu.
Müthiş bir Oscar ödül törenini geride bıraktık. Bende sizler içi değerlendirmelerde bulundum. Blog sayfamı takip etmeye devam edin!
Kutlay ZEREY