29 Şubat 2016 Pazartesi

DÜŞLERİN SAHNESİ: İNGİLTERE PREMİER LEAGUE


 Merhaba sevgili blog okuyucularım. Bu hafta sizler için Dünya'nın en iyi ligi olarak nitelendirilen İngiltere Premier Lig'i değerlendireceğim.  Futbolun beşiği diyoruz. Gerçekten de öyle. Dünya'nın en büyük ligi. Manchester United, Manchester City, Arsenal ve Chelsea ve daha niceleri bu ligde boy gösteriyorlar. Tabi bu sezon İngitere'de inanılmaz işler oluyor. Bu sene Premier Lig'de tam anlamıyla bir Leicester City fırtınası esiyor.

 Geçtiğimiz sezon takımın başına Dünya'nın en tecrübeli ve başarılı hocalarından birisi olarak gösterilen Cladio Ranieri'yi getiren Leicester City'den kimse 1.5 sezonda bu kadar büyük bir başarıyı beklemiyordu. Kadro yapısına baktığınız zaman kalede bir dünya efsanesi Peter Schimeichel'ın oğlu Kasper Schimeichel var. Robert Huth, Drinkwater, Okazaki gibi bu ligin tecrübeli isimlerini kadrolarında barındırıyorlar. Ama 2 tane futbolcu var ki onları bütün dünya konuşuyor. Riyad Mahrez ve Jamie Vardy. Bundan 3 sezon önce İngiltere 3. Ligi'nde boy gösteren Vardy, şu anda Premier Lig'de gol kralı ve attığı goller de kesinlikle çok zor goller. Ve 29 yaşında olmasına rağmen bu kadar başarılı. Riyad Mahrez ise bu sezon 11 gol 12 asist ile adeta takımın Messi'si olmayı başardı.  Leicester şu anda lider konumda ama işleri hiç kolay değil. Zira hemen ensesinde onlar gibi şampiyonluğa çok aç bir Tottenham var ve onlarda gerçekten müthiş bir sezon geçiriyorlar. 3. sırada olan takım ise bahtsız bedevi konumundaki Arsenal. Arsene Wenger ile yıllardır şampiyonluk elde edemeyen ve finallerde kaybeden takım, bu sene bu şansı bırakmak istemeyecektir. Bu üçlüyü uzaktan bir yerden ise Manchester City takip ediyor ama bana kalırsa şansları biraz düşük. Ama hiç belli olmaz. Zira bu lige boşuna Dünya'nın en iyi ligi demiyorlar. Bakalım 38 hafta sonunda Leicester City, ligimizdeki gibi bir Bursaspor etkisi yaratıp adını altın harflerle tarihe yazabilecek mi? Sosyal Amanda'dan ayrılmayın!

                                                 Kutlay ZEREY

26 Şubat 2016 Cuma

MARVEL'İN YENİ ANTİ-SÜPER KAHRAMANI: DEADPOOL



  
 Merhaba sevgili okuyucular. Bu hafta sizler için Deadpool'u inceledim. Deadpool karakteri Marvel'in yeni çıkarmış olduğu bir karakter. Aslında çizgi romanda ilk çıkışı 1991 yılına kadar dayanıyor ama biz sinemaseverler olarak Deadpool'un hayat hikayesini ilk defa bu filmde görüyoruz. Keza film içerisine baktığınız zaman zaten film Wade Wilson karakterinin nasıl Deadpool'a dönüştüğünü anlatıyor. Filmin başrolünde ise bu tarz filmlerde görmeye pek alışık olmadığımız Ryan Reynolds var ama kendisi öyle bir oyunculuk ortaya koyuyor ki 40 yıllık süper kahramanlara taş çıkartır.

 Deadpool, filmin mottosunda olduğu gibi gerçekten zeki, çevik ve küfürbaz. Çok orijinal küfürler duyduğumu sizlere söyleyebilirim. Deadpool'un film içerisinde taktığı bazı karakterler var. Bunlar: Spider Man, Demir Adam, Professor X ve Wolverine. Filmde en çokta Wolverine taktığını görüyoruz. Hatta filmin bir sahnesinde Wolverine adının aslında Poolverine olduğunu ve o ismi kendisinden çaldığını söylüyor. Deadpool'un Wolverine takma sebebi ise gayet basit. X-Men serisinin seriden ayrı olarak 2009 yılında çıkarmış olduğu "X-Men Origins: Wolverine" filminde Wolverine, Deadpool'u öldürüyor. Ondan kendisi bu kadar takık. Peki madem Deadpool öldü bu filmde nasıl var? diye sorduğunu duyar gibiyim. Hemen cevap veriyorum. Deadpool ölümsüz bir karakter. Owen Wade, normal bir insanken kanser hastalığına yakalanıyor. Daha sonrasında ortaya çıkan  takım elbiseli bir adam onun hayatını değiştirebileceğini ve kanserini yenebileceğini söylüyor. Wade, bunu bir süre düşündükten sonra sevgilisini geride bırakıp dönüşüm programının içerisine giriyor ve ölümlü karakterimiz Wade gidip onun yerine ölümsüz Deadpool geliyor ve olaylar gelişmeye başlıyor. Kısacası çok eğlenceli, bol kahkahalı ve aksiyon dolu bir film sizleri bekliyor. Bence fırsatı kaçırmadan izleyin. Marvel, yine sizi çok eğlendirecek!
                                          
                                                       Kutlay ZEREY

16 Şubat 2016 Salı

AÇLIK OYUNLARI MI? AKIL OYUNLARI MI: SURVİVOR

 Acun Medya'nın artık bir ekran klasiği haline gelen Survivor 2016 geçtiğimiz hafta itibarıyla başladı. Bende sizler için bu hafta Survivor 2016 ve onların yarışmacılarını inceledim ve bazılarını değerlendireceğim.
 "Survive" kelimesi belki de dünyadaki en önemli kelime. Hayatta kalmak anlamına geliyor. "Survivor" ise "hayatta kalan" anlamında. Peki Survivor yarışmacıları gerçekte hayatta kalabilmiş olmak için mi yarışıyorlar? yoksa büyük bir reyting savaşı içerisinde kurban olabilmek için mi? Bu sorunun cevabı size kalsın. Gelelim Survivor 2016'ya. Ünlüler takımıyla başlıyoruz:
ÜNLÜLER
  Ünlüler takımında tanıdık birkaç sima var. Örneğin İbrahim Yattara. Futbolculuğunda Trabzonspor'da fırtınalar estiren ve sempatik tavırlarıyla taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazanan Yattara, Survivor'da da bana kalırsa bu tavrını sürdürmeye devam ediyor ve yarışmada da oldukça başarılı.
- Atakan Aslan. Nam-ı değer Avatar Atakan. Evet yarışma öncesinde bende bu ismi tanımıyordum ama kendisi önemli ve başarılı bir dövüşçüymüş. Bende her ne kadar ilk bakışta 2. Turabi vakasını ortaya çıkaracak diye düşünsem de davranışlarıyla beni yanıltan biri.
-Yunus Günçe, zamanında oyunculuk (Koçum Benim-Çekirge) ve radyoculuk yapmış, popüler olmayan bir ünlümüz daha. Trailerda "Kazanmaya mecburum" diyor. Evet bence de öyle.
-Nagihan Karadere. Evet bu ismi de bilmiyordum. Ama kendisi 400 metrede Dünya şampiyonu bir 400 metre engelli koşucusuymuş. Ama çok agresif biri. Ve tam da Survivor'un ve reytingin istediği kavgacı ve sert bir yapıya sahip. dolayısıyla kavgalar da kaçınılmaz oluyor adada.
-Serkan Ercan. Bu ismi aranızda yine TV8 de yayınlanan Ütopya yarışmasını izleyen arkadaşlar varsa hatırlayacaklar. Yine az sonra yazacağım ve gönüllüler takımında bulunan Semih Öztrük'ün bu yarışmadaki en büyük rakibiydi. Adalar birleştiğinde belki bir kavga umudu olabilirdi ama maalesef Serkan sakatlanıp yarışmadan ayrılmak zorunda kaldı. Onun yerine Mehmet adında, Taner Tolga Tarlacı benzeri bir arkadaş yarışmaya dahil oldu.
-Yılmaz Morgül. Çokta söze gerek yok. Bu sene Acun Ilıcalı'nın bu yarışmadaki bomba ismi. Acun bunu daha önce Nihat Doğan, Mustafa Topaloğlu'nda da yapmıştı. Evet yaşı var ama birkaç yarış kazandı bile. Bende gerçekten performansını merak ediyorum. Bakalım trailerda dediği gibi Dünya'yı değiştirebilecek mi?
GÖNÜLLÜLER
 Gönüllüler adasında size tanıtacağım 2 isim var. Zira diğerlerini bende hala tanımıyorum. Bunlardan ilki Nihal Candan. 20 yaşında olan bu arkadaşımızı biz "İşte Benim Stilim" adlı başka bir TV8 programından hatırlıyoruz. Nihal, o yarışmada sürekli birileriyle kavga halinde olan, daha ziyade şımarık bir yapıya sahip arkadaşımızdı. Ada yaşantısında da bu durumu ortaya koyuyor ve dolayısıyla kavgalar eksik olmuyor.
- Semih Öztürk. Bana kalırsa bu yarışmaya yerleştirilen en stratejik kişi. Çünkü bir önceki yarışması olan Ütopya'dan hatırı sayılır bir fan kitlesi var, ki bu da bolca reyting demek, sürekli plan ve strateji peşinde koşan arkadaşımız. Dolayısıyla o da gönüllüler adasındaki diğer yarışmacılarla pekte dost sayılmaz.

 Evet sevgili blog takipçilerim. Bu hafta sizler için TV'de yeni başlayan Survivor 2016'yı inceledim. Şimdi size tek bir sorum var. Sizce Survivor gerçekten açlık oyunları mı? Yoksa reyting için yapılan "akıl oyunları" mı?
                                          Kutlay ZEREY

6 Şubat 2016 Cumartesi

BİLGELİĞİN ALTINDAKİ DİONYSOS: KOSMOS

 Kosmos, 2009 yılında Reha Erdem tarafından yönetilen bir dram filmidir. Film Kars'ın bir köyünde geçmektedir. Kosmos mucizeler yaratan bir hırsızdır. Dağlardan, taşlardan ağlayarak bu sınır köyüne gelir. Şehre girer girmez nehirde bulunan küçük bir çocuğun hayatını kurtarır. Ve şehirde mucize adam olarak görülmeye başlar. Çünkü nehirde bulduğu çocuk aslında ölmüştür ve Kosmos onu tekrar hayata döndürür. Kosmos ile o sırada nehrin başında gördüğü ve sonrasında çocuğun ablası olduğunu öğrendiğimiz kişiyle garip bir yakınlaşma içerisine girer ve olaylar gelişmeye başlar.
 Kosmos filmi içerisinde birden fazla mitolojik öğeyi barındırmaktadır. Kosmos, köye gelmeden önce köyde Apollonik bir yapı vardır. Kötü olaylar yaşanmaz, insanlar gayet sakindir ve herkes birbirine kolayca güvenmektedir. Aslında şehirde Apollonik bir yapı olduğunu şehrin içerisinde bulunan jandarma karakolundan ve garnizondan anlayabiliriz. Şehir sürekli kontrol altında tutulur ve olaylar önceden engellenir. Hatta Kosmos köyün kahvehanesine girdiği zaman oradan bir kişi Kosmos'a: "Burası mert insanların şehridir. Buradaki insanlar birbirine güvenir. Burada asla kötülükler olmaz" der. Bu da şehirde Apollonik bir yapının hüküm sürdüğünü gözler önüne serer. Bu Apollonik yapı içerisinde zamanla Dionisiac yapılar baş göstermeye başlar. Sınırda meydana gelen olaylar, insanların ölmesi, babaları öldürülen kardeşlerin katili bulma çabaları... Bunların hepsi Apollonik yapını tam bir zıttı olan Dionisiac yapının ortaya çıkardığı durumlardır ve yaşanan bu olaylar Battal köye geldikten sonra olmaya başlar. Çünkü Battal Apollonic yapıdan çok Dionisiac yapıya sahiptir. Yani Dionysos'a benzer. Deli tavrından tutun da giyiminin kötülüğü, konuşmaları bize bu yapıyı yansıtır. Bu kişinin tıpkı Dionysos'ta olduğu gibi tanrısal güçleri vardır ve biz bu güçleri film içerisinde görürüz. Henüz filmin ilk sahnesinde derede ölmüş bir çocuğu kurtarır. Filmin ilerleyen sahnelerinde öksürmekten ciğerleri çürümüş bir terzinin hastalığından kurtulmasına sebep olur. Bu anlamda orada bulunan toplum tarafından kabul görmeye başlar. Karakterin Dionysos ile olan benzerliği fazlasıyla dikkat çeker. Dionysos'un şarabı varken Battal'ın kesme şekerleri vardır. Dionysos, insanlara şarabını dağıtır ve kendiside istifade eder. Battal ise sürekli gittiği kıraathaneden şeker alır, onları dağıtır. Ayrıca o şekerlerden kendisi de yer.  İsmi bile benzemektedir. Dionysos'un diğer isimlerinden bir tanesi de Bacchus iken bizim karakterimizin de adı Battal'dır. Battal, kelime anlamı olarak  "işe yaramaz, kullanılmaz" anlamına gelirken aynı zamanda "Cesur ve kahraman" olarak ta adlandırılır. Yani Battal karakteri hem işe yaramaz bir karakterken aynı zamanda cesur bir yapıya sahiptir. Daha sonrasında kendisinin çalışmaya başladığı kıraathanenin sahibi "Tembel bu tembel. Çalışmaz. Senden bir halt olmaz" diyerek aslında Battal adının ilk anlamına atıfta bulunmaktadır. Fakat Battal'ın mucizevi bir şekilde insanların sorunlarını çözmesi, bir çocuk için kendisini dereye atması onun adının ikinci anlamına atıfta bulunmaktadır.  Battal, karakter yapısı gereği çok sakin bir insandır. Çocuklar tarafından taşlanır, bazı insanlar tarafından hor görülür hatta kahvehaneci adam tarafından elinde sigara bile söndürülür fakat Battal sakinliğini korur ve oradan gider. Bu durum Dionysos'ta da böyledir. Bakkhalar eserine bakıldığı zaman tanrı Dionysos, ona karşı çıkan Kral Pentheus'un yanına, başka bir kılıkta kendisini tanıtmak için gittiğinde Battal ile aynı ruh hali içerisine bürünür. Dionysos, kral Pentheus için: "O öfkesinden kudursa dahi ben onu hep sakin karşılayacağım. Bilge olan kimseler kendilerini tutmayı bilir, sakinliklerini korurlar"[1] der. Bu durumdan dolayı Battal ile Dionysos bağlanabilir. Kahvehanedekiler Battal'a "Sen neden çalışmıyorsun?" diye sorduklarında o, gerçek aşkı aradığı için çalışmadığını söyler. Ve nitekim film içerisinde aradığı gerçek aşkı bulur. Battal, henüz filmin ilk sahnesinde hayatını kurtardığı çocuğun ablası olan Neptün'e aşık olur. Neptün'e 3 açıdan yaklaşabiliriz. Birincisi Neptün adı mitolojide Poseidon'u temsil etmektedir. Poseidon, Olympos'un en kıdemli tanrılarından bir tanesi olup, denizleri, okyanusları ve depremleri kontrol eder. Dolayısıyla yönlendirme gücü çok fazladır. Kosmos filminde ana kadın karaktere bir erkek tanrı olan Poseidon'un adının verilmesi o toplumdaki eril yapıyı kırmak içindir. Zaten filme baktığımızda da Neptün karakteri, Battal'ı kolayca kontrolü altına alır ve istediği gibi yönlendirir. Bu da Poseidon'un özelliklerini ortaya koymaktadır. İkinci açı ise şudur: Neptün karakteri, Dionysos'un biricik aşkı olan Ariadne ile ilişkilendirilebilir. Ariadne, Girit Kralı'nın kızıdır ve kral Theseus'a inanarak onunla birlikte kaçar. Naksos Adası'na giderler. Ariadne bir gün uyandığında Theseus'un yanında olmadığını ve uzaktaki bir gemiyle kaçtığını görür. Tam onun peşinden koşmaya başlarken bir anda ortaya Dionysos çıkar ve ikisi de birbirine o anda aşık olur. Ve daha sonrasında Olympos'ta evlenirler. Dionysos, Ariadne'yi bize şu şekilde anlatır: "Bana aşkı anlat derler. İşte tam orada, uykunun kollarının arasındayken o güzel kadında gördüm aşkı ve ona hemen evlenme teklif ettim" [2] Dionysos, gerçek aşkıyla bir deniz kenarında tanışır ve hemen aşık olur. Bizim karakterimiz Battal'da gerçek aşkıyla bir dere kenarında karşılaşır ve o da hemen aşık olur. Üstelik Neptün karakteri aynı Ariadne gibi mağrur bir durum içerisindedir ve kardeşini kaybetmek üzeredir. Son açıdan da Neptün aslında bereket tanrıçası olan Demeter'in kızı Persephone'nin ta kendisidir. Bunu da filmin şu sahnesinde anlarız. Battal yine bir gün kıraathanede gerçek aşkı anlatırken bir anda camda Neptün görünür ve Battal: "Nar tanem geldi" der. Nar, toprakta yetişen bir bitkidir. Demeter'in kızı Persephone, yer altı tanrısı Hades tarafından yer altına kaçırılır ve Hades Persephone'ye bir tane nar verir. Narı yiyen Persephone yer altına hapsolur. Bunu gören Demeter çok üzülür ve Hades ile anlaşma yaparak kızının 6 ay boyunca yanında kalmasını sağlar. İşte bu nedenle, nar imgesi sayesinde masum Neptün, masum Persephone ile özdeşleştirilebilir.  Neptün, Battal'a adını sorduğunda o "Battal" diye cevap vermez, adının Kosmos olduğunu söyler. Kosmos, kelime anlamı olarak "evren", "düzenli ve uyumlu olarak düşünülen bütün varlıklar" [3] dır. Yani Battal, oraya düzeni sağlamaya giden kişidir. Fakat Battal, kendi içerisinde bazı ikilikler yaşamaktadır. Bir yandan insanlara yardım ederek bir düzen sağlamaya çalışırken, diğer yandan da hırsızlık yapar. Yaptığı bu hırsızlığı da sakat bir kadına bağlayarak meşrulaştırmaya çalışır. Bakkhalar'da Dionysos'ta iki kişilikli bir yapıya sahiptir. Kendisi bir yandan kral Pentheus'un yanına giden bilge ve sürece Apollonik yapıya sahip bir tanrıyken, kendi Bakkhalarının yanında onları şarabıyla uyuşturan, zevkin doruklarına çıkaran ve bu sebeple cinayet bile işlemelerine sebep olan bir tanrıdır. Battal karakteri, bu yapısıyla Dionysos'un dışında yine mitolojide var olan Hermes'e de benzetilebilir. Hermes, mitolojide hırsız ve habercilerin tanrısı olarak geçer. Hermes, bir gün bebekken Apollon'un gözetimi altındaki inekleri çalar ve onları otlatmaya başlar. Zeus bunu öğrendiğinde ise ona kızamaz çünkü kendisi çok iyi lir çalar ve Zeus'u büyüler. [4] Battal karakteri de aslında bir hırsızdır, fakat insanları iyileştirerek, onların dertlerine derman bularak insanları büyüler. Bu nedenle kimse Battal'dan şüphelenmez. Battal bu şekilde insanları kolayca etkiler ve kontrolü altına alır. Fakat bir süre sonra Battal, bu tanrısal gücünü kaybetmeye başlar. İyileştirmeye çalıştığı çocuk ölür, sakat kadın intihar eder. Yani Battal'ın etkisi geçmeye başlar. Dionysos için de durum aynıdır. İnsanları şarabı ile uyuşturur, onları zevklerin doruğuna çıkartır. Onun uğruna cinayetler işlenir ve bizzat annesi tarafından kral Pentheus öldürülür. Fakat daha sonrasında Dionysos'un şarabının etkisi Bakkha'ların üzerinden kalkar ve böylece tanrısal yapısını yitirmiş olur.
  Kosmos filminde ana karakter Battal'ın aslında kim olduğu ve nerden geldiği bilinmemektedir. Filmin ilk sahnesinde dağda karlar arasında koşarak gelen bir adam olduğu görülür. Fakat daha öncesi kimse tarafından bilinmemektedir. Aslında Dionysos için de aynı şey geçerlidir. Dionysos, nereli olduğundan şu şekilde bahseder: "Belki doğum yerimi öğrenmek istiyorsunuzdur, lakin nereli olduğumu bilmiyorum. Bazıları Trakya kökenli olduğumu söylüyor bazıları ise Frigya tanrısı olduğumu"[5] Euripides'te Bakkhalar eserinde Dionysos'un nereli olduğundan şu şekilde bahseder: " Ben Lydia'nın altın ovalarından geliyorum. İran'ın güneşten kavrulan kırlarını, Baktria'nın uzun surlarını, Media'nın buzlarla örtülü topraklarını, saadet diyarı Arabistan'ı, tuzlu denizin kıyısında uzanan bütün Asya ülkesini, Barbarlarla Hellenlerin karışık yaşadığı, güzel hisarlı, süslü şehirleri dolaştım. Korolar kurdum, dinimi ve ayinlerimi öğrettim; şimdi kendimi Hellenlere tanıtmak istiyorum"[6] Yani buradan anlaşıldığı üzere Dionysos'ta kendi geldiği yeri bilmemektedir. Filmde Dionysos dışında da mitolojik imgeler vardır. Film içerisinde sürekli bir at gözü imgesi dikkat çeker. At figürü, mitolojide tarımın ve bereketin tanrıçası Demeter'i simgelemektedir. Bilindiği gibi at ulaşım ve tarım için önemli bir hayvandır. Film içerisinde sürekli bir boğa figürü görülmektedir. Boğa yine Dionysos'u temsil etmektedir. Hatta bazı inanışlara göre Dionysos bazı durumlarda insanlara boğa olarak görünürdü. Örneğin ondan, "boğa yüzlü", "boğa alınlı" ve "boğa boynuzlu" diye de bahsedilirdi. film içerisindeki mitolojik öğeler bununla da sınırlı kalmaz. Filmde yaklaşık 2 saniye boyunca bir çift keçi bacağı görülür. Keçi bacağı, mitolojide "Pan" ı temsil etmektedir. Pan, üstü insan, altı keçi olan bir varlıktır. Dionysos'un en sadık yardımcılarından biridir. Pan, Arkadyalılar tarafından "şeytan" a benzetilir. Fakat Dionysos onlara şöyle bir cevap verir: "Ah! Şu Arkadyalılar yok mu?! Boşuna demiyorlar kişi kendinden bilir işi diye diye! Kalkmışlar Pan'ı Güneybatı Avrupa'da ki büyücü kültüründeki 'şeytan' a benzetmişler. Her ne kadar böyle benzetilmeye çalışılsa da kötü yürekli biri olduğuna dair bir kanıt yoktur "[7] Film içerisinde sürekli top sesleri duyulur ve ölü hayvanlar görülmektedir. Top seslerinin olma sebebi; köyün sınırında bir yaşam savaşı vardır ve bu savaş fiziksel savaşla özdeşleştirilmeye çalışılmıştır. Normal diyalogların olduğu sahnelerde bile fonda top sesleri duyulur ve bu yolla savaş durumu izleyiciye sürekli olarak hatırlatılır. Film içerisinde sürekli olarak gösterilen ölü hayvanların da bir alt anlamı vardır. Filmde Neptün'ün babası bir kasaptır ve sürekli hayvanları kesmekle uğraşır. Fakat orada anlatılmak istenen durum hayvanların kurban edilmesi değildir. Ölü hayvanlar gösterilerek insanların öldüğü anlatılmaya çalışılır. Çünkü sınırda savaş vardır. Yani ölü hayvan, ölü insanı temsil eder. Tabi film içerisinde sadece Dionisiac yapı yer almaz. Aynı zamanda Apollonic yapıyı temsil eden bir karakter de yer almaktadır. Bu karakter köye sürgünle gelen bir öğretmendir. Kendisinin giyim tarzından, konuşmasından  ve öğretmen olmasından Apollonic yapıyı temsil ettiği anlaşılmaktadır. Çünkü nerede bilgelik, bilgi, kültür varsa orada Apollon vardır. Apollon, kültürün ve müziğin tanrısıdır. Krugmann kitabında Apollon'un doğumun hemen sonrasından şu şeklide bahseder: "Toprak yumuşak bir şekilde sarsılmaya, derinden gelen seslerle çocukları selamlamaya başladı. Palmiye başını eğdi, yapraklarıyla Leto'yu serinletmeye başladı. Nerden çıktıkları belli olmayan yüzlerce kuş, birbirinden güzel şarkılar söylemeye başladı. Doğa küçük tanrıça ile tanrıyı selamlıyordu" [8] Ve yine Apollon'un doğum mucizesinden şu şekilde bahseder: "Apollon merakla etrafına bakınarak adayı dolaşmaya başladı. Attığı her adımda ayağını bastığı yerde otlar ve çiçekler bitiyordu. Kısa bir süre sonra tüm ada yeşil bir cennete dönüşmüştü"[9]Apollon ve Dionysos birbirinin tam zıttıdır ve bu yapılar sürekli birbirleriyle çarpışır. Bu az önce bahsettiğimiz kadın ve öğretmen olan karakter de filme Battal ile hemen hemen aynı zamanda girer. Nitekim filmin ilerleyen sahnelerinde bizim Apollonic yapıda görmüş olduğumuz öğretmen, Battal'ın da etkisiyle bu özelliklerini kaybeder ve Dionisiac yapıya dönüşmeye başlar. Filmde şarabın etkisinin geçmesiyle "şifa" verdiği insanlar ölür. Tıpkı Bakkhalar'da Kral Pentheus'un başına gelen gibi. Battal, yine geldiği gibi karların arasından ağlayarak bilinmezliğe doğru yol alır. Kısacası filmin sonunda Dionysos ve onun Bakkhalarının maskesi düşer...
                                                                                  
                                                                                  


                                                                                   KUTLAY ZEREY



[1] Euripidhes, Bakkhalar s4
[2] Kamil Sarhanlı, Şarap ve Tanrı, s93
[3] http://www.nedirnedemek.com/kosmos-nedir-kosmos-ne-demek
[4] Azra Erhat, Mitoloji sözlüğü
[5] Sarhanlı, Şarap ve Tanrı, s 24-25
[6] Euripides, Bakkhalar, s 10-20
[7] Sarhanlı, Şarap ve Tanrı, s133
[8] Krugmann, Işık ve Aydınlık Tanrısı Apollon, s17
[9] Krugmann, Işık ve Aydınlık Tanrısı Apollon, s19