ryan reynolds etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ryan reynolds etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Mayıs 2018 Salı

ZAMAN KİMDEN YANA? : DEADPOOL 2



  Merhaba sevgili film severler ve blog okuyucuları. Ben Kutlay. Bu hafta yine yeni bir filmle sizlerle birlikteyim. Bu hafta ele alacağımız film çok uzun zamandır beklediğimiz süper sempatik anti - kahramanımız Deadpool ve onun serisinin devam filmi Deadpool 2. Bu filmi artıları ve eksileriyle değerlendireceğiz. Tabi bir de başlıktan da anlayacağınız gibi filmde pek belli olmamasına rağmen özellikle dikkat ettiğim zaman kaymasından bahsedeceğim. Filmin artılarıyla ve eksileriyle değerlendirmeye başlayalım.

FİLMİN ARTILARI

 -Film baş rolünde Ryan Reynolds'ın olması zaten en büyük artısı. Zira ilk filmde olduğu gibi ikinci filmde de Deadpool, Reynolds'ı iyice benimsemiş gibi duruyor. Bu durumu çizgi romanlarında bile görebiliyoruz. Örnekte bunu daha rahat görebilirsiniz.





















- Biz ikinci filmi ilk filme göre daha durağan beklerken Deadpool bizi yine yanılttı ve bu sefer daha büyük bir aksiyonun içerisine girdi. Bu sefer gelecekten gelen "Cable" denen bir adamla.

-Deadpool'un rakibini yok etmek için kurduğu ekipten bile başlı başına bir komedi filmi çıkabilir. Hiç süper gücü olmayan sıradan bir insan, sadece asit kusabilen garip bir tip, hiçbir şekilde görünmeyen The Vanisher (ki kendisini elektrik çarptığında Vanisher'ın Brad Pitt olduğunu görüyoruz) ve tek özel gücü şansı olan amazon tipli bir kadın (ki kendisi baya güçlü) Tek yeteneği taksi kullanmak olan Dopinder'ı da atlamayalım.

FİLMİN EKSİLERİ

- Filmin eksi yönü olarak yazabileceğim tek yer güçlü bir düşman ortaya çıkaramamış olmaları. Deadpool da bunun farkında olacak ki karşısındaki asıl düşman olan Russel ve dev arkadaşına sürekli "Thanos" diye hitap ediyor. Lakin düşmanlar Thanos kadar kuvvetli değil. Ayrıca Russel bana çok itici geldi. İlk filmde ki  Ajax'ın daha kuvvetli bir rakip olduğunu düşünüyorum.

DEADPOOL, X-MEN VE ZAMAN ALGISI

 Şimdi gelelim asıl önemli konuya. Deadpool zaman algısıyla oynuyor mu? Bu sorunun cevabını verebilmek için öncelikle X-Men serisinden biraz bahsetmemiz gerekiyor. X-Men den bahsetme sebebim ise Deadpool 2 de filmin ilk sahnesinden son sahnesine kadar Wolverine çok fazla dokundurma var.

 Bildiğiniz gibi X-Men film serisi 2000 li yılların başlarında normal bir süper kahraman serisi olarak başlamıştı. Fakat yıllar geçtikçe Marvel sinematik evreni X-Men in geçmişine doğru yol almaya başladı. Bunu öncelikle Wolverine ile daha sonrasında da kendi X-Men serilerinde yaptılar. Peki bu neye sebep oldu? İlk 3 filmden sonra geçmişe gidilen ilk film "X-Men: First Class" oldu. Ve bu filmde gelecekte aslında diğer filmlerde geçen bazı olayların önüne geçildiğine (Mutantların  yok olması) şahit olduk. Dolayısıyla "X-Men: First Class" ile birlikte aslında daha önce çekilen serinin ilk 3 filmi devre dışı kalmış oldu. Şimdi bunu Deadpool'a bağlayalım. Deadpool evreniyle X-Men evreni aynı sinematik evrende geçiyor. Bunu zaten sürekli dokundurmalarla ve Deadpool ve bir mutant olan Colossus ve ekibinin yardım etmesinden anlıyoruz. Deadpool ile Wolverine'in ilk karşılaşması X-Men Origins: Wolverine filmine dayanıyor. Ama oradaki Deadpool şimdi izlemiş olduğumuz kadar iyi niyetli değil aksine çok kötü bir adam. Zaten orada ölüyor ama küçük bir kan pıhtısından kendini tekrar ortaya çıkartabiliyor. Ondan dolayı Deadpool, Wolverine biraz gıcık. Deadpool 2 filmi de gelecekten gelen Cable'ın Deadpool'u sürekli geçmişe ve geleceğe götürmesiyle onun zaman algısıyla oynuyor. Logan filminin 2033 yılında geçtiğini hesaba katarsak, Deadpool'un zaman yolculuğunu Cable ile gerçekleştirip 2033 yılında var olabileceğini ve ikisinin birleşip Logan'ı kurtarabileceğini düşünebilirsiniz. Bu sadece bir teori. Ama bu da çok olası değil. Çünkü filmde Cable, Deadpool'un 50 yıl sonra olmayacağını söylemişti. Bu da "Deadpool acaba 2033 yılında yaşıyor mu? Acaba Logan'ı kurtarabilir mi?" sorularının cevabını bize vermiyor. Bence pek olası değil. Çünkü X-Men serilerinde mutantların bir gün sonunun geleceğini öğrenmiştik. Bu da 2033 yılında geçen Logan filminde Professor X ve Logan dışında kalan X-Men ekibinin 2033 ten önceki yıllarda çeşitli şekillerde öldüğünü bize kanıtlıyor. Ama Deadpool ile ilgili daha neler olur? Bunu ilerleyen filmlerde göreceğiz!


                                                                       Kutlay ZEREY

12 Nisan 2017 Çarşamba

EYVAH YİNE Mİ UZAY!



  Merhaba sevgili blog okuyucularım. Ben Kutlay. Bu hafta yeni bir filmle sizlerle birlikteyim. Bu hafta inceleyeceğimiz film yeni vizyona giren Life (Hayat) filmi.

  Hayat, adından da anlaşılacağı üzere uzayda geçen bir film. Uluslararası bir uzay istasyonunda görevli 6 kişi çığır açacak bir görevin peşindedir. Bu ekip, Mars'ta hayat olduğuna dair güçlü ipuçları bulur ve incelemeler yapar. Tabi ekip çalışmalarını ilerlettikçe çeşitli zorluklar karşılarına çıkar. Biz film boyunca ekibin bu zorluklardan kurtulma çabasını izlemekteyiz. Uzayda bir yaşam formu bulunur. Zorlukları çıkaran ise bu yaşam formudur. Ekibin hesaplayamadığı bir durum ortaya çıkar: Bu yaşam formu çok zekidir.

  Hayat filmiyle ilgili size aktarmak istediğim birkaç önemli nokta var. Bu noktadan sonrası spoiler içeriyor.

1- LİFE VE ALİEN

  İlk olarak bilim kurgu filmlerinin efsanesi Ridley Scott ile beraber 1979 yılına yani Alien serisinin ilk filmine gidiyoruz. Şimdi bana diyeceksiniz ki, Alien ve Hayat filminin birbiriyle ne gibi bağlantısı olabilir? Alien da karakterlerimiz bir gezegeni araştırırken oradaki bir yaşam formu başlarına bela oluyordu. Hayat filminde yine yine bir gezegende bulunan yaşam formunun ortaya çıkış şekli ve büyüme şekli birbiriyle birebir aynı. 2 film arasında konunun ele alınış şekli bile büyük ölçüde benzerlikler taşıyor. Hatta karakterler bile birbirine benziyor diyebiliriz. Özellikle Alien filmindeki ekibin başındaki "Ripley" ile Hayat filmindeki ekibin başındaki kişi olan "Miranda" gayet ciddi, duygularından ödün vermeyen ve her ne olursa olsun karantina kurallarını ön planda tutan, adeta "Führer" edası estiren 2  benzer tip. Ama her ikisinin de filmlerin ilerleyen dakikalarında insani yönlerini görüyoruz.

2- LİFE VE GRAVİTY

  Hayat filminin bir diğer örnek aldığı film ise yakın zamanda çekilmesine rağmen kült filmler arasına giren Gravity (Yerçekimi) . Aslında bu filmle Alien da olduğu kadar fazla bir bezerliği yok. Benim gördüğüm tek benzer yönü sona doğru kalan 2 kişinin kurtuluş şekli. Evet bu sahneler Gravity filmiyle neredeyse birebir aynı.

  Hayat filmi her ne kadar Alien ve Gravity'nin gölgesinde kalmış gibi görünse de benzer konuyu ele alış biçimiyle izlenesi bir film haline gelmeyi başarıyor. Evet bende isterim Ridley Scott gelsin Prometheus çeksin , Blade Runner 2049 bir an önce gelsin (ki Ekim 2017 de geliyor), James Cameron gelsin Avatar yapsın ama olmuyor maalesef. Arrival'ın uzaylı felsefesinde tavan yaptığı, Christopher Nolan'ın İnterstellar ile çıtayı Allahuekber Dağlarına kadar çıkardığı uzaylı evreninde şu anda elimizde olan tek film "Life". Ama bu durum filmi izlenmez kılmıyor. Ayrıca oyuncu kadrosunda Jake Gyllenhaal, Deadpool ile gönlümüzde taht kuran Ryan Reynolds gibi yıldızlar var. Ben gitmenizi tavsiye ederim. Bu filme puanım 6.5/10. Haftaya yeni bir filmde görüşelim. Hoşçakalın!

                                                              Kutlay ZEREY 


1 Şubat 2017 Çarşamba

AŞIKLAR ŞEHRİ: LA LA LAND



  Merhaba sevgili blog okuyucularım. Ben Kutlay. Bu hafta yine yeni bir filmle sizlerle birlikteyim. 27 Şubat 2017 de dağıtılacak olan 89. Oscar ödülleri maratonuna girmiş bulunmaktayım. Bu süreçte ödüller dağıtılana kadar, büyük çoğunlukla Oscar adaylığı kazanan filmleri blog sayfamda değerlendireceğim. Bugün bu maratona başlıyorum. Bugün sizler için değerlendireceğim film Oscar da neler yapacağı ve kaç ödülle döneceği merak edilen "La La Land: Aşıklar Şehri" filmini değerlendireceğim.


 La La Land, çok sıcak bir romantik müzikal filmi. Aktris olmaya çalışan, sürekli seçmelere katılan Mia ve jazz aşığı, sürekli kendi kendi jazz kulübünü açmaya çalışan ve onun hayalini kuran Sebastian'ın birbirleriyle karşılaşmalarını ve yaşadıkları aşkı anlatıyor. Filmin yönetmeni son yılların yükselen ismi Damian Chazelle. Kendisi yönetmiş olduğu "Whiplash" filmiyle  oscar ödülü kazanmıştı. Ayrıca filmin içerisinde Whiplash filmiyle "En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu" dalında ödül kazanan J.K. Simmons'u da bir yan karakter olan "Bill" karakterinde görüyoruz.


  La La Land, bir Hint filmi edasıyla içerisinde bolca müziğin ve şarkının olduğu bir müzikal filmi. Bu anlamda benden eksi bir puan aldı. Çünkü film müzikal bile olsa bir filmde çok fazla şarkı olduğu zaman ana konudan kopulduğunu düşünüyorum (Sefiller filmi hariç) Ama karakterlerin sıcaklığı, oyuncuların samimiliği sizi filme bağlıyor. Bunun dışında filmde işlenen yan konuların ana konuya bağlanmakta zorlandığını gördüm. Karakterler bir anda ayrılıyor, barışıyor ve tekrar ayrılıyor. Ayrıca bunlar arka arkaya sekanslarda meydana geliyor. Bu da beni ana konudan kopardı.


  La La Land filminin en çok merak uyandıran ve bu kadar ses getiren sebeplerinden en büyüğü 89. Oscar Ödüllerinde tam 14 dalda aday olması. Evet yanlış okumadınız, tam 14 dal! Bu sayı Titanic ve Yüzüklerin Efendisinin 11 adaylığından bile fazla! Peki bu kadar fazla adaylık alması filmi süper iyi yapar mı? Hayır yapmaz. Hatta bu film iyi olmasına rağmen yukarıda yazdığım iki filmin yanından bile geçemez. Bana kalırsa bu bir "piyar" çalışması yani filmin reklamı. Ama bu piyar çok başarılı oldu. Ve görünen o ki bu film "En İyi Film" dalı da dahil olmak üzere en az 6-7 Oscar alacak gibi duruyor. İşin oyunculuk kısmına gelecek olursak Ryan Gosling ve Emma Stone üzerine düşeni fazlasıyla yapmış gibi görünüyor. Hatta John Legend'ın bile oyunculuğu çok iyi. Filme bir puan vermem gerekirse bu filmin puanı benim için 6/10. Haftaya yepyeni bir filmde görüşmek üzere. Hoşçakalın!

                                                              Kutlay ZEREY

1 Ocak 2017 Pazar

2016 YILINA DAMGA VURMUŞ 10 YABANCI OYUNCU



  Merhaba sevgili blog okuyucularım. Bugün yeni bir yazıyla yine sizlerle birlikteyim. Biliyorsunuz son olarak 2016 yılına damga vuran filmleri incelemiştik. Bugün ise sizler için 2016 yılına damga vuran oyuncuları sıraladım. İşte 2016 yılına damga vuran yabancı oyuncular listesi:

10- HENRY CAVİLL













 Listenin 9. sırasında başarılı oyuncu Henry Cavill var. The Tudors dizisiyle izleyiciyle buluşan Cavill bu sene asıl çıkışını ise "Batman Vs Superman: Adaletin Şafağı" filmindeki Superman karakteriyle yakaladı.


9- FELİCİTY JONES













 Listenin 8. sırasında başarılı aktrist Felicity Jones var. 33 yaşındaki İngiliz oyuncu 2014 yılında vizyona giren "Theory Of Everything" filmiyle büyük başarı yakalamıştı. Bu sene ise Da Vinci Şifresi'nin devamı olan "The İnferno" ve "Star Wars: Rogue One" filmlerinde baş rolde yer aldı.


8- SOPHİE TURNER














  Listenin 7. sırasında çok tanıdık bir isim olan Sophie Turner var. Game Of Thrones dizisindeki "Sansa Stark" rolüyle dikkatleri üzerine çeken genç oyuncu bu sene "X-Men: Apocalypse" filminde baş rolde yer aldı. İlerleyen yıllarda adından daha fazla söz ettirecek gibi duruyor.


7- BRİE LARSON












  Listenin 6. sırasıda bir diğer başarılı oyuncu Brie Larson var. Özellikle oynamış olduğu "Room" filmiyle adından o kadar çok söz ettirdi ki 88. Oscar Ödüllerinde "En İyi Kadın Oyuncu" ödülüne layık görüldü.


6- ALİCİA VİKANDER














  2015 yılında oynadığı "Ex Machine" filmiyle damga vuran Alicia Vikander bu listede yer almasa olamazdı. Jason Bourne gibi bir seri filmde oynasa da o bu sene "The Danish Girl" filmindeki Gerda Vegener rolü ile hatırlanacak. Aldığı "En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu" oscar ödülünü de unutmamak lazım.

5- EDDİE REDMAYNE















  Listenin 4. sırasında bir diğer Oscar ödüllü oyuncu Eddie Redmayne var. İnanılmaz işler yapmaya devam ediyor. 2014 yılındaki "Theory Of Everyting" filmindeki "Stephen Hawking" rolünden sonra "bir oyuncu acaba daha ne kadar yükselebilir?" diye sorarken "The Danish Girl" filimdeki "Einar Wegener/Lily Elbe" rolünü izledikten sonra susmaya karar verdim. Ayrıca senenin son aylarında kendisini "Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?" filminde de gördük.


4- TOM HARDY













  Listede zirveye doğru yavaş yavaş ilerliyoruz. Bu listenin 3. sırasında 2016 yılının en çok dikkat çeken isimlerinden birisi olan Tom Hardy var. Oynadığı "Mad Max: Fury Road" filmi 88. Oscar ödüllerinde tam 6 tane Oscar kazandı. Ayrıca baş rolde Leonardo Di Caprio ile oynadığı "The Revenant" filminde de büyük oyunculuk çıkardı.

3- RYAN REYNOLDS 













  Fazla söze gerek yok. Kendisi oynadığı "Deadpool" karakteriyle hepimizin hayranlığını daha ilk filmden kazanmayı başardı bile. Darısı diğer filmlerin başına!


2- LEONARDO Dİ CAPRİO













  Sadece 2016 yılının değil son 25 yılın en iyi oyuncularından birisi. 1991 yılında Johnny Depp ile oynadığı ve ilk Oscar adaylığını aldığı "What's Eating Gilbert Grape" filmiyle rüştünü ispat eden usta oyuncu bu sene Oscar heykelciğini almayı başardı. Merak etmeyin aradan 50 yıl geçse bile o, bu tarz listelerde yer almaya devam edecektir. "Go Leo!"


1- MARGOT ROBBİE
















  Veee sıra geldi 1 numaraya. 1 numarada tabi ki yılın en başarılı ve en çok konuşulan oyuncusu Margot Robbie var. Ve konuşulmakta haklı da. 26 yaşındaki başarılı oyuncuyu ilk olarak "The Wolf Of Wall Street" filminde gördük. Daha sonrasında Will Smith ile birlikte oynadığı "Focus" filminde başarılı olsa da özelliklee bu sene oynamış olduğu "Suicide Squad" filmindeki rolüyle "Harley Quinn" karakterini adeta yeniden yarattı. Milyonlarca erkeğin o rolden sonra kendisine aşık olduğu kesin!


                                                                Kutlay ZEREY